İzmir Kâtip Çelebi Üniversitesi (İKÇÜ) tarafından “Keşif ve Bilgi” ve “Aile” mottosuyla 27-30 Mayıs tarihleri arasında düzenlenecek olan İKÇÜ Film Festivali’nin bölümleri açıklandı Sinema sanatının bilgi üretiminde ve kültürel mirastaki rolüne dikkat çekmek amacıyla, “keşif ve bilgi” ve “aile” mottosuyla yola çıkan İKÇÜ Film Festivali çok sayıda bölüm başlığı altında gerçekleşecek. “Kısa Film”, “Belgesel Film” ve “Öğrenci Filmleri” olmak üzere üç ana yarışma kategorisinde düzenlenen festival kapsamında; Keşif ve Bilgi temalı filmlerin yer alacağı “Kültürel Miras ve İnsan Hikayeleri”, Aile temalı filmlerin de yer alacağı “Ulusal Uzun Film Seçkileri”, “Kamera Gazze”, “Animasyon Seçkileri”, Kurmaca, Deneysel, Canlandırma ve Yapay Zeka ana başlıkları altındaki “Kısa Film” ile Keşif, Bilgi, İnsan Hikayeleri temalı “Belgesel Film Seçkileri”, İKÇÜ akademisyen ve öğrencilerinin filmlerinin gösterileceği “İKÇÜ Aramızda” bölümlerinde birçok filmin gösterimi yapılacak. İKÇÜ SBBF Medya ve İletişim Bölüm Başkanı Prof. Dr. Cenk Demirkıran’ın Festival Yönetmeni, Burak Taylan Yılmaz’ın Festival Direktörü olduğu; İKÇÜ Medya Merkezi Müdürü Dr. Öğr. Üyesi Ümit Aydoğan’ın Teknik Koordinatörlüğünde, Müdür Yardımcısı Dr. Öğr. Üyesi Halit Kartal’ın Koordinatörlüğünde gerçekleşecek olan İKÇÜ Film Festivali, sinemaseverlere 4 gün boyunca festival coşkusunu yaşatacak. İzmir Kâtip Çelebi Üniversitesi’nin (İKÇÜ) adını aldığı 17. yüzyıl coğrafyacı ve bilim insanı Kâtip Çelebi’nin keşif ve bilgiye verdiği önemi “Keşif ve Bilgi” mottosuyla, aynı zamanda toplumu oluşturan çekirdek birim olan aileyi “Aile” mottosuyla temel alan festival, çeşitli panellere, atölyelere. Workshoplara ve çok sayıda film söyleşilerine de ev sahipliği yapacak. Festival kapsamında gerçekleştirilecek olan yarışma kategorilerinin her birinde seçilen “en iyi film” ise ödül almaya hak kazanacak. Her kategorideki en iyi filme 20 Bin TL para ödülü verilecek. Ayrıca, Kısa Film Yönetmenleri Derneği Jüri Özel Ödülü’nü almaya hak kazanan projeye yapım desteği de verilecek.

  İzmir Kâtip Çelebi Üniversitesi (İKÇÜ) Sosyal ve Beşeri Bilimler Fakültesi Medya ve İletişim Bölüm Başkanı Prof. Dr. Cenk Demirkıran, 15. TRT Uluslararası Belgesel Ödülleri jüri ekibinde yer alıyor Ulusal ve uluslararası anlamda birçok ödüllü kısa filme ve belgesele imza atan, Türkiye genelinde düzenlenen üst düzey film ve belgesel yarışmalarında jüri üyeliği yapan Medya ve İletişim Bölüm Başkanı Prof. Dr. Cenk Demirkıran, bu yıl 15’incisi düzenlenen TRT Uluslararası Belgesel Ödülleri jürisinde yer alıyor.  Prestijli yapımların ve değerli yönetmenlerin, yapımcıların, ünlü belgesel ekran yüzlerinin, alanında uzman akademisyenlerin katılımıyla gerçekleşecek olan festivalin “Ulusal Profesyonel Kategori” jüri ekibinde Prof. Dr. Demirkıran ile birlikte Yapımcı ve Yönetmen Semih Kaplanoğlu, İstanbul Topkapı Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Nagihan Çakar, TRT Belgesel Kanal Koordinatörü Ahmet Canbaz ile Yapımcı ve Yönetmen Ensar Altay bulunuyor.  Dünyanın içinde bulunduğu kaosa, her geçen gün güçlenen savaş tehditlerine ve başta Gazze’de yaşanan insanlık dramına odaklanan ve “Uzak Olsa da Aslında Çok Yakın” temasıyla düzenlenen festivalin ödül töreni 15 Aralık 2024 tarihinde yapılacak.  Özel film gösterimleri, atölye çalışmaları, söyleşiler ve panellerin yanı sıra kazananlara ödüllerinin takdim edileceği renkli Gala Gecesi programıyla taçlandırılacak olan festivalde Prof. Dr. Demirkıran’ın TRT Uluslararası Belgesel Ödülleri özel seçkisinde yer alan “Yerüstü ve Yeraltı” adlı belgesel filminin prömiyeri de gerçekleşecek.  Karaman’ın Ayrancı İlçesi Divle Köyü çevresinde fay kırığının oluşturduğu mağarada bekletilerek yapılan, dünyanın en iyi peynirleri arasında sayılan ve Türk rokforu olarak da bilinen Divle Obruk Peynirinin meralardaki üretim sürecini ve peynir üreticilerinin günlük yaşamını belgesel sinemanın estetiği ile buluşturan Prof. Dr. Demirkıran, festivalde “Yerüstü ve Yeraltı” belgeseli hakkında bir söyleşi de gerçekleştirecek. 

İzmir Kâtip Çelebi Üniversitesi (İKÇÜ) Sosyal ve Beşerî Bilimler Fakültesi tarafından dekan-öğrenci buluşması etkinliği düzenlendi Haber-Fotoğraf: Berfin Topçu, Kubilay Erdil, Osman Berat Doğan İKÇÜ Sosyal ve Beşerî Bilimler Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Şaban Doğan, dekan-öğrenci buluşması kapsamında fakülte öğrencileriyle bir araya geldi. İKÇÜ Türkiyat Uygulama ve Araştırma Merkezi Toplantı Salonunda gerçekleşen etkinliğe Dekan Yardımcıları Doç. Dr. Ruhi Can Alkın ve Dr. Öğr. Üyesi Ceren Pilevneli Çubuk ile çok sayıda öğrenci katıldı. Dekan Prof. Dr. Şaban Doğan, üniversitenin geliştirilmesi ve süreçlerin iyileştirilmesi için yapılacak çalışmalarda öğrencilerin daha aktif bir rol oynayacağını belirterek süreçleri beraber yürüteceklerini dile getirdi. Öğrencilerin eğitim süreçleri, kampüs imkânları ve üniversite işleyişine yönelik sorularını yanıtlayan Prof. Dr. Doğan, iletilen talepler ve çözüm önerileri hakkında açıklamalar yaptı. Toplantı, öğrencilerin görüş ve önerilerini doğrudan fakülte yönetimine aktarmalarına, iletişim ve iş birliği ortamının güçlendirilmesine imkan sağladı.

T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı, Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı (TİKA), İzmir Kâtip Çelebi Üniversitesi (İKÇÜ) ve Moğolistan Kültürel Miras Merkezi iş birliğinde hazırlanan ve Moğolistan bozkırlarındaki taşbabaların restorasyon sürecini konu edinen “Göktürklerin Gizemli Mirası: Taşbabalar” filminin galası yapıldı. İKÇÜ Sosyal ve Beşeri Bilimler Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Şaban Doğan ve Medya ve İletişim Bölüm Başkanı Prof. Dr. Cenk Demirkıran’ın yapımcılığını ve yönetmenliğini üstlendiği belgesel, bölgede yürütülen 10 yıllık saha çalışmalarını beyaz perdeye taşıyor. TİKA’da yapılan galaya, Kültür ve Turizm Bakan Yardımcısı Serdar Çam, TİKA Başkanı Serkan Kayalar, MHP Genel Başkan Başdanışmanı Prof. Dr. Ruhi Ersoy, Moğolistan’ın Ankara Büyükelçisi Gombosuren Munkhbayar, İKÇÜ Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Yasin Bulduklu, İKÇÜ Sosyal ve Beşeri Bilimler Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Şaban Doğan, Türkiye’nin eski Ulanbator Büyükelçisi Zafer Ateş ve birçok davetli katıldı. Dünya Mirası Açısından Önemli Galada konuşan Kültür ve Turizm Bakan Yardımcısı Serdar Çam, emeği geçenlere teşekkür ederek, bu çalışmaların ortak hafızaya katkıda bulunduğunu ve dünya mirası açısından önemli olduğunu vurguladı. Bakanlık olarak kültürel faaliyetlere yoğunlaştıklarını dile getiren Çam, özellikle kazı alanlarında çalışma sayısını artırdıklarını belirtti. Çam, Göktürkler‘in mirasının yaşatılması için çalışmalarda bulunduklarını, Türkiye’nin söyleyeceği, katkı sunabileceği birçok hususun olduğunu belirterek, Moğolistan’ı da Türk dünyasının bir parçası olarak gördüklerini söyledi. TİKA’nın son dönemde yaşanan en zorlu süreçleri başarılı bir şekilde atlattığını ve yapacağı birçok çalışmanın bulunduğunu kaydeden Çam, TİKA Başkanı Kayalar’ın zor dönemlerde önemli işlere imza attığını bildirdi. Moğolistan’da 900’e Yakın Proje TİKA Başkanı Kayalar da ajans olarak Moğolistan’da, 1994’ten beri 900’e yakın proje gerçekleştirdiklerini ve ortak kültürel mirasa dair projelerin iz bıraktığını dile getirdi. 1994’te başlattıkları “Moğolistan’daki Türk Anıtları Projesi”ne değinen Kayalar, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın talimatlarıyla Bilge Tonyukuk Anıtı’na giden 46 kilometrelik yolu asfaltladıklarını, Bilge Tonyukuk Anıtları başta olmak üzere Göktürk mirasının korunması için çalışmalarına devam ettiklerini söyledi. Kayalar, Göktürk dönemine ait 10 taşbabanın (mezar taşı) modern restorasyon yöntemleriyle yeniden ayağa kaldırıldığını, Orta Asya’daki Türk varlığını somut biçimde belgeleyen bu taşbabaların, gelecek kuşaklara bırakacakları kültürel mirasın en nadide örneklerinden biri olduğunu vurguladı.Restorasyonlar sırasında 4 bin kilometrelik bir sahanın tarandığını ve eserlerin bilimsel raporlamalarla kayıt altına alındığını belirten Kayalar, “Bu kıymetli süreç, bugün gösterimini yapacağımız ‘Göktürklerin Gizemli Mirası: Taşbabalar’ belgeseline ilham oldu.” dedi.Kayalar, belgesele katkıda bulunan kurumlara teşekkür etti. İkili İlişkilerin 56. Yıl Dönümü Son yıllarda özellikle kültürel alanda olmak üzere iki ülke arasındaki ilişkilerin daha da geliştiğini belirten Büyükelçi Munkhbayar ise bu yıl Moğolistan-Türkiye arasındaki ilişkilerin 56. yıl dönümü olduğunu ama iki ülke arasındaki ilişkinin daha derin bir tarihsel geçmişinin bulunduğunu söyledi. Munkhbayar, projeye katkı sunanlara teşekkür etti. Dünya Tarihinden Beyaz Perdeye İKÇÜ Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Yasin Bulduklu, 2019 sonrasında başlayan Moğolistan ile yapılan iş birlikleri ile dünyanın takip ettiği kültürel kalıntılara ulaşıldığını kaydetti. Prof. Dr. Şaban Doğan’ın bölgede yürütülen arkeolojik çalışmaların başındaki isim olduğunu aktaran Prof. Dr. Bulduklu, “Bizim bölgedeki arkeolojik çalışmalarımız bilim, tarih ya da kültürün izini sürmenin ötesinde bir boyuta sahip ve Türk-Moğol ilişkilerinin gelişiminde de özel bir anlam taşıyor. Prof. Dr. Doğan hocamıza tarihe ışık tutan çalışmaları nedeniyle Moğolistan Meclisi tarafından devlet nişanı verildi. Üniversitemiz ile Moğolistan’daki muhataplarımızın ortaklaşa yürüttüğü projeler sadece o bölge ile sınırlı değil. Van’ın Çaldıran ilçesinde yapılan arkeolojik kazılarda, İlhanlı hükümdarı Hülagü Han tarafından yapılan bir yazlık saray kalıntısı keşfedildi. Ayrıca Orhun Vadisi ve Tuul Nehri çevresindeki çalışmaların en görünür ayağını şüphesiz geçtiğimiz yıl keşfedilen Togu Balık oluşturmaktadır. Togu Balık, sadece fiziksel kalıntılar açısından değil; kent planlaması, yazıtlar, mezar yapıları ve günlük yaşam izleriyle Türk yerleşim tarihine ışık tutacaktadır Sonuç olarak üniversitemiz tarafından koordine edilen Moğolistan çalışmaları, sadece tarihî mirasın keşfiyle sınırlı kalmamakta; aynı zamanda çağdaş akademik diyalog, kültürel etkileşim ve stratejik iş birlikleri yoluyla Türkiye-Moğolistan ilişkilerini yeniden tanımlayan çok boyutlu bir vizyon ortaya koymaktadır. Ben, bu çalışmalarımızın tümünde yanımızda olan Kültür ve Turizm Bakanlığımıza ve TİKA’ya en kalbi şükranlarımı sunuyorum. TİKA Başkanımıza ve bölgedeki TİKA Koordinatörlerimize şahsım ve üniversitem adına teşekkür ediyorum. Bu filmde emeği geçen İKÇÜ Medya Merkezine ayrıca şükranlarımı sunuyorum” dedi. Belgesel Bilimsel Arşiv Niteliğinde Üniversite olarak Moğolistan’da 10 yıldır önemli çalışmalar gerçekleştirdiklerini hatırlatan Sosyal ve Beşeri Bilimler Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Şaban Doğan, ortak kültürel mirasa önemli katkılarda bulunma çabası içinde olduklarını ifade etti. Bu kapsamda 10 taşbabanın TİKA desteği ve Moğolistan Kültürel Miras Merkezi iş birliğiyle restore edildiğini aktaran Prof. Dr. Doğan,  restorasyon sürecini belgesel formatında izleyiciyle buluşturarak farkındalık yaratmak istediklerini söyledi.  Dekan Prof. Dr. Doğan, “Proje süresince yaklaşık 4000 kilometre yol kat ederek Göktürk dönemine ait insan figürlü taşlardaki hasarları inceledik. Bu süreçte, eserlerin fotogrametrik dokümantasyonları, restitüsyonları, restorasyonları ve bakımlarını yaptık. Restorasyonlar, TİKA tarafından 2023 yılında Moğolistan Kültürel Miras Merkezi’ne sağlanan mobil laboratuvar kullanılarak gerçekleştirildi. Çekimleri İKÇÜ Medya Merkezince yapılan 2 bölümden oluşan belgeselimiz, kültürel mirasımızın korunmasına yönelik önemli bir görsel arşiv niteliği taşıyor. Emeği geçen arkadaşlarıma teşekkür ediyorum” diye konuştu. Açılış konuşmalarının ardından belgesel gösterimi yapıldı.

İzmir Kâtip Çelebi Üniversitesinin (İKÇÜ) bu yıl ilkini düzenlediği İKÇÜ Film Festivali’nde geri sayım başladı. Sinema sanatının farklı anlatım biçimlerini 27-30 Mayıs 2025 tarihleri arasındaki özel gösterimlerle İzmirli sinemaseverlerle buluşturacak festival öncesi basın toplantısı düzenlendi Toplantıda, Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Yasin Bulduklu, Sosyal ve Beşeri Bilimler Fakültesi Medya ve İletişim Bölümü Öğretim Üyeleri olarak Festival Yönetmenliğini üstlenen Prof. Dr. Cenk Demirkıran, Festival Koordinatörü Dr. Öğr. Üyesi Halit Kartal, Festival Teknik Koordinatörü Dr. Öğr. Üyesi Ümit Aydoğan, Direktör Burak Taylan Yılmaz, Genel Sekreter Nuretdin Memur, Anadolu Ajansı İzmir Bölge Müdürü Ahmet Caner Baysal hazır bulundu. Sinema sanatının bilgi üretiminde ve kültürel mirastaki rolüne dikkat çekmek amacıyla, “keşif ,bilgi” ve “aile” mottosuyla yola çıkılan İKÇÜ Film Festivali ile ilgili soruları yanıtlayan Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Yasin Bulduklu, gençlerin sinema anlatısı sayesinde aslında hayal kurmalarını, merak etmelerini ve bu sayede bilginin peşinde yeni şeyler keşfetmelerini arzuladıklarını ifade etti. Keşif , Bilgi” ve “Aile” 7’nci sanatın Merceğinde  İKÇÜ Film Festivalinin gençlerin dinamizmi sayesinde uzun vadede ayakları yere basan ve uzun yıllar devam edecek bir festivale dönüşeceğine inandıklarını kaydeden Prof. Dr. Bulduklu, “Her yıl farklı bir tema ile yapmayı amaçladığımız ilk festivalin bu yılki mottoları “keşif ve bilgi” ile ‘aile’. Ben öncelikle bu mottoların neden seçildiği hususunda kısa bir bilgi vermek istiyorum. Adını taşıdığımız Kâtip Çelebi’nin felsefesinde ve eserlerinde keşif ve bilgi önemli vurgularla öne çıkarılan birbirinden ayrı ama amacı aynı iki kavram. Keşif, bilgiye ulaşmanın yoludur ve her keşif bilineni yani bilgiyi artırır. Keşif merakla başlar ve her keşfedilen bilimsel bilgiye de yol gösterir. Bu sayede bir farkındalık oluşturmak istiyoruz. Şöyle düşünün, özellikle bilim kurgu filmlerine baktığınızda bir hayalin daha sonra karşımıza icat olarak çıktığını görüyorsunuz. İşte bunların hepsinin temelinde merak keşif ve sonucunda bilgiye ulaşmayı görüyorsunuz. Biz bu yolculuğu bir motivasyon unsuru olsun amacıyla ilk çıkış mottomuzun keşif ve bilgi olmasını kararlaştırdık. İkinci olarak aile ki içinde bulunduğumuz yıl Sayın Cumhurbaşkanımız tarafından aile yılı olarak ilan edildi biliyorsunuz. Aileyi ayakta tutmak üzerine ciddi kampanyaların yapıldığını görüyoruz. Biz de en iyi bildiğimiz işle aileyi ve kaybedilen değerleri anlatmak istiyoruz. Bu da sinema anlatısını yine aile içerisindeki bağların güçlendirilmesi ve buna katkı yapması için gösterimler yapmak yoluyla bu bilince de katkıda bulunmak ve tekrar farkındalık oluşturmak istiyoruz. Modern dünyanın dayattığı teknoloji ve bilişim sektöründeki gelişmelerle birlikte aşırı özgürlükçü ve giderek bencilleşen bireylerin toplum içerisinde toplumun temel dinamiğini teşkil eden aile bağlarının güçlendirilmesine yine bu yola katkı yapmak istiyoruz” dedi. ‘Kamera Gazze’ Özel Gösterimi İnsan haklarının ve insanlık onurunun açık ihlali Gazze’de yapılan soykırıma karşı hiçbir zaman sessiz kalmayan bir üniversite olarak Festival dahilinde İsrail’in Gazze’de uyguladığı soykırımı konu alan yapımların da seyirciyle buluşturulacağını aktaran Prof. Dr. Yasin Bulduklu, “Dünyanın kanayan bir yarasına sinemanın duyarsız kalması düşünülemez. Düşünülemezdi. Hala da düşünülemez. Bu noktada arkadaşlarımızla konuşurken dedik ki bir de Gazze bölümü olsun. ‘Kamera Gazze’ diye bir bölüm oluşturduk. Bu bölümde modern devletlerin, gelişmiş ülkelerin tırnak içinde söylüyorum. gözlerini kapattığı, kulaklarını tıkadığı, görmezden geldiği ve duymadığı sesi yine evrensel dil olan sinema anlatısıyla ortaya çıkarmak, buna ilişkin farkındalık oluşturmak istiyoruz. Gazze’de yürütülen soykırım 592 gündür devam ediyor. İnsanlıkla bağdaşmayan, soykırım ifadesinin bile yetersiz kaldığı bir yok etme saldırısının bu yolla durdurulmasına bir nebze de olsa katkıda bulunmak istiyoruz. Bu amaçla da Gazze konulu yapımlar için özel bir bölüm oluşturduk. Hem uluslararası hem de ulusal anlamda ses getirmiş filmlerden oluşan özel bir ‘Kamera Gazze’ gösterimimiz olacak. Elbette bu ciddi bir emek ve önemli bir ekibin çalışması sonucunda ortaya çıkmış bir proje. Projeye katkı sunan İzmir Atatürk Organize Sanayi Başkanlığına, Avek Otomotiv’e, ÜLKEA’ya, Can Kardeşler Kuruyemiş’e, Renk Sinemaları İstiyepark’a, Urladam’a ve diğer tüm sponsorlarımıza şükranlarımı sunuyorum. Sinema sanatının güçlü ifadelerini festivalimize taşıyan başta Cenk Hocamız olmak üzere tüm komitemize ve öğrencilerimize teşekkürlerimizi iletiyorum” dedi. İKÇÜ’den İzmir’deki Sanat Peyzajına Bir Farklı Bakış Açısı   Festival Yönetmenliğini üstlenen Görsel İletişim Tasarımı Anabilim Dalı Başkanı Prof.  Dr. Cenk Demirkıran da amaçlarının İzmir’deki sanat peyzajına bir farklı bakış açısı getirmek olduğunu ifade etti. Esin kaynağı olarak Kâtip Çelebi’nin manevi mirasını taşıdıkları bilinciyle keşif ve bilgi temalarının yola çıkış mottoları olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Demirkıran, “Sinema insanoğluna dünyayı yeniden anlamlandırma çabasında büyük katkı sunan bir icat ve hemen arkasından sanat haline geliyor. Filmlerdeki her bir sahne, kendimize dair, hayata dair, topluma ve dünyaya dair bir şeyler keşfetmemizi sağlıyor. Her film yeni bir dünya açıyor. Filmler aracılığıyla aile kavramına da farklı katmanlardan bakma şansı bulacağız. Kurmaca, animasyon ve yapay zekâ filmlerinden oluşan kısa film yarışmamız var. Belgesel film yarışmamız var ve öğrenci filmleri yarışmamız var. Bu kategorilerde en iyi kısa film, en iyi belgesel film, en iyi öğrenci filmi ödülleri verilecek ve bu ödülleri her bir kategoride en iyi film ödülü, heykelciği ve 20.000 Türk lirası ödül verilecek” dedi. Yapay Zekâ İle Üretilmiş Filmler Sinema profesyonellerini, sinema öğrencilerini ve sinema severleri, ‘Kısayı Keşfet’ ‘Usta Dokunuşu’ gibi bölümlerin dışında yapay zekâ ile üretilmiş filmlerin de beklediğini kaydeden Prof. Dr. Demirkıran,   “Keşif Zamanı bölümünde belgesel film seçkilerimiz var. Usta Dokunuşu bölümümüzde profesyonel belgeselcilerden seçkilerimiz var. Hatta bu arada duayen bir belgeselci de festivalimize konuk olacak ve öğrencilerimizle birlikte olacak, sinemaseverlerle birlikte olacak. Sayın Yönetmen Ertuğrul Karslıoğlu. Belgesel film seçkilerimiz için de yine kültürel miras ve insan hikayeleri önemli bir yer tutuyor. Ayrıca uzun ulusal metraj filmlerimiz de var festivalimizde. Bunlar da bir seçkide özel bir bölümde yer alacak. Bunların içinde hem kurmaca filmler var hem belgesel filmler var hem ana akım filmler var hem sanat filmleri var ya da bağımsız filmler var. Festival boyunca, 5 salonumuzda toplam 81 film göstereceğiz ve bir de açık hava gösterimimiz var. Sinemaseverlerle filmlerimizi buluşturacağız. Gösterim mekanlarımız İKÇÜ Çiğli Ana Yerleşkesi, Renk sineması İstinye Park ve Urla’dan Aslında böylelikle Çiğli’den Balçova’ya ve Urla’ya kadar İzmir Körfezi’nin Her iki yakasını sinemayla buluşturmuş oluyoruz. Yani bu yakadan karşı yakaya ulaşmış oluyoruz. Aslında karşı yaka bu tarafta ama ben biraz tabii şey İstanbul mantığıyla hep karşı diyorum. İzmir’in iki yakasını buluşturuyoruz. Aslında evet kısacası bu İzmir’in iki yakasını buluşturuyoruz. Çiğli Yerleşkesi dışında İstinyePark Renk Sineması’nda ve Urla Dam’da da gösterimler olacak. Festival şölenimizi bu yakadan karşı yakaya ulaştırmış oluyoruz. Aslında kısacası İzmir’in iki yakasını buluşturuyoruz Dolu dolu sinema dolu günler geçireceğiz, akşamları da İKÇÜ’Fest Bahar Şenliği konserleriyle müzikle buluşacağız. Hepinize şimdiden iyi seyirler diliyorum” diye konuştu. Amacımız Geleneksel Olması Dr. Öğr. Üyesi Halit Kartal ise İKÇÜ Film Fest’in öğrencilerle birlikte kurulan büyük bir hayalin ilk meyvesi olduğuna değindi. Medya ve iletişim bölümündeki herkesin gönüllü olarak organizasyonda emeğinin olduğunu ifade eden Kartal, “İzmir’de doğrudan öğrenci odaklı, kalıcı hale gelmiş bir film festivali yoktu. Bizim en büyük idealimiz bu festivali geleneksel hale getirmek. Bu yıl birincisini yapıyoruz ama ikinci yıl için çalışmalara bile başladık. Üstelik sadece üniversite öğrencilerini değil, sinemaya gönül veren tüm gençleri hedefliyoruz. Lise öğrencileri de dahil” ifadelerini kullandı. Fotoğraf- Muhammed Rüzgar Dede, Dilara Ersekmen

İzmir Kâtip Çelebi Üniversitesi (İKÇÜ) tarafından “Keşif, Bilgi” ve “Aile” mottosuyla düzenlenen İKÇÜ Film Festivali’nde, İKÇÜ’lü akademisyenler ve öğrencilerin filmleri de yer aldı Fotoğraf- Şevval Göktekin, Efe Polat İKÇÜ Film Festivali’nde, İKÇÜ’lü akademisyen ve öğrencileri tarafından hazırlanan belgesel ve filmler “Biz Neler Çektik” bölümünde sinemaseverlerin beğenisine sunuldu. Medya Merkezi Cep Sineması’nda gerçekleşen gösterimler ilgiyle takip edildi. ”Medya ve İletişim Bölüm Başkanı ve Festival Yönetmeni Prof. Dr. Cenk Demirkıran’ın Türk rokforu olarak da bilinen Divle Obruk Peynirinin meralardaki üretim sürecini ve peynir üreticilerinin günlük yaşamını konu alan “Yerüstü ve Yeraltı” belgesel filmi ve Medya ve İletişim Bölümü Arş. Gör. Hüseyin Enes Balcı’nın 6. Güzel Ordu Kısa Film Yarışması’nda Oğuzhan Tercan YapımLab Ödülüni alan “Yas Provaları” filminin gösterimleri yapıldı. İKÇÜ Sosyal ve Beşeri bilimler Fakültesi Medya ve İletişim Bölümü öğrencilerinin çektikleri; Enginar zamanı, Churchill Değil Çörçil, Rastgele, Birikinti, Radyodaki Şarkı filmleri de sinemaseverler tarafından ilgiyle izlendi.

İzmir Kâtip Çelebi Üniversitesi (İKÇÜ) tarafından ilki düzenlenen İKÇÜ Film Festivali, İstinye Park İzmir Renk Sineması ile UrlaDam’da gerçekleşen film gösterimi ve söyleşilerle sinemanın büyüsünü İzmir’e yaydı İKÇÜ Film Festivali, İKÇÜ Merkez Kampüs’te yer alan üç salonda yapılan film gösterimleri, söyleşiler ve atölyelerle sinemaseverlere sanat dolu anlar yaşatırken, festival kapsamında İstinye Park İzmir Renk Sineması ile UrlaDam’da gerçekleşen film gösterimi ve söyleşilerle de, İzmir’in iki yakasını bir araya getirerek sinemanın büyüsünü İzmir’e yaydı. İstinye Park İzmir Renk Sineması’nda; Güzel Adam Süreyya, Buğday, Ertuğrul 1890, Zorla Güvenlik, Aşırı Kişisel Belgesel, Uçuş 811 belgesel ve filmleri ile birlikte İKÇÜ Film Festivali’nin Kısa Film Kategorisi’nde finale kalan eserlerin gösterimi yapıldı. Ayrıca, “Zorla Güvenlik” filminin senaristi Ozan Sertdemir, oyuncuları Evliya Aykan ve Hacı Ahmet Ak sinemaseverlerle bir söyleşi gerçekleştirdi.  “Fidan”  filminin yapımcısı Görkem Yeltan, film gösterimi sonrasında izleyicilerle söyleşi yaptı. Yönetmen Oğulcan Atayol da “Aşırı Kişisel Belgesel” filmiyle ilgili İzmirlilerle bir söyleşi gerçekleştirdi. UrlaDam’da ise festival ekibi tarafından UrlaDam için özel olarak hazırlanan seçkide yer alan kısa filmlerin gösterimi yapıldı. Çevir Sesi, Hakikat, Bağ, Bağlar, Demirci, Eye Know, Teşekkürler Süpermen, Enginar Zamanı filmleri İzmirlilerle buluştu. UrlaDam’da ayrıca, İKÇÜ Sosyal ve Beşeri Bilimler Fakültesi Medya ve İletişim Bölüm Başkanı ve İKÇÜ Film Festivali Yönetmeni Prof. Dr. Cenk Demirkıran’ın; Türk rokforu olarak da bilinen Divle Obruk Peynirinin meralardaki üretim sürecini ve peynir üreticilerinin günlük yaşamını konu alan “Yerüstü ve Yeraltı” belgesel filminin gösterimi de yapıldı.

Ord. Prof. Dr. A. Süheyl Ünver’in hayatını konu alan ‘Uluğbeyler Süheyl Ünver’ belgeseli İKÇÜ Film Festivali’nde yer aldı. Hekim Hacı Paşa Konferans Salonunda önce belgeselin gösterimi yapıldı; ardından da filmin yönetmeni Doç. Dr. Mesut Aytekin’le bir söyleşi gerçekleştirildi Fotoğraf- Dilara Ersekmen Ülkemizde tıp tarihi araştırmalarının temelini atan ve geliştiren; hat, tezhip, minyatür ve mimarî eserlerin tespitinde ve tanıtılmasında olağanüstü gayret ve hizmetleri bulunan Ord. Prof. Dr. A. Süheyl Ünver’in hayatını konu alan ‘Uluğbeyler Süheyl Ünver’ belgeseli İKÇÜ Film Festivali’nde gösterildi. Gösterim sonrasında filmin yönetmeni Doç. Dr. Mesut Aytekin’le, Medya ve İletişim Bölüm Başkanı ve Festival Yönetmeni Prof. Dr. Cenk Demirkıran moderatörlüğünde bir söyleşi gerçekleştirildi. Belgeselin yönetmeni Mesut Aytekin’in eski öğrencisi olduğunu söyleyen Prof. Dr. Demirkıran, ‘Uluğbeyler Süheyl Ünver’ belgeselini galada izlediğini; belgeselin, ilki gerçekleşen İKÇÜ Film Festivali’nde gösterilmesinin, Süheyl Ünver’in bibliyografya çalışmalarının Kâtip Çelebi’nin bibliyografya çalışmaları ile benzeşmesinden dolayı çok anlamlı olduğunu dile getirdi. Süheyl Ünver’in tıp tarihi ve bibliyografya çalışmalarının önemine değinen yönetmen Mesut Aytekin, Ünver’in Osmanlı kültürüne çok fazla hakim olduğu için ve Osmanlı Türkçesi de çok iyi olduğu için arşivleri çok iyi okuyabildiğini ve hızlı not alabilme gibi bir özelliğinin bulunduğunu anlattı. Süheyl Ünver’i (1898-1986) tanımlarken, “Osmanlı kültürü ile yetişmiş tam bir cumhuriyet aydını ve yılların birikimini yeni düzene, cumhuriyete aktaran bir köprü” ifadesini kullanan Aytekin, çok yönlü kişiliği, üretkenliği, yardımseverliği ve bilgeliği ile Ord. Prof. Dr. Süheyl Ünver’in, bugünün modern dünyasında kaybolan gençlik için bir rol model olabileceğini vurguladı. Bir yılda çekilen “Uluğbeyler Süheyl Ünver” belgeseli için 3 ilde 16 kişi ile röportaj yapıldığını, 20 saati aşkın görüntü kaydedildiğini aktaran Aytekin, montajı 2 hafta süren 60 dakikalık belgeselde 20 kişilik bir ekibin görev aldığını söyledi ve belgeselde Ünver’in, özünü vermeye çalıştıklarını, bunun ise bir başlangıç olduğunu aktardı. Program, Prof. Dr. Cenk Demirkıran’ın Yönetmen Mesut Aytekin’e teşekkür belgesi takdim etmesinin ardından sona erdi.

İKÇÜ Film Festivali’nde “Kayıp Sağlıkçılar” belgesel filminin gösterimi yapıldı. Ardından film üzerine Yönetmen Oğuz Makal’la bir söyleşi gerçekleştirildi Haber- Asya Meyda Birlik Fotoğraf- Efe Polat, Deniz Giriş, Dilara Ersekmen, Nurdan Ünlüoğlu, Simay Baran, Şevval Göktekin Sözlerine, Medya ve İletişim Bölüm Başkanı ve Festival Yönetmeni Prof. Dr. Cenk Demirkıran’a teşekkür ederek başlayan Oğuz Makal, “Burada çok güzel işler yapılıyor, hem kendisini hem de öğrencilerini kutluyorum” dedi. Köy Enstitülerinde Yetişen Sağlıkçılar 1940 yılından başlayarak 21 bölgede açılan Köy Enstitülerinde sadece öğretmen değil, sağlık elemanlarının da yetiştirilmesi uygulaması ile ilgili bir belgesel olan “Kayıp Sağlıkçılar” filmi ile ilgili bilgi veren Oğuz Makal, Enstitülerinden çıkan 1500’ü aşkın Köy Sağlık Memurunun sağlık sistemine girişiyle etkin olan sıtma, bebek ölümü ayrıca trahom vakaları hızla düştüğünü anlattı. “Kayıp Sağlıkçılar” belgesel filminin, Köy Enstitülerinde yetişen sağlıkçılara odaklandığını belirten Makal, sözü edilen sağlıkçıların nasıl büyük bir devrim yaptıklarını anlatmaya devam edeceğini söyledi. Program, öğrencilerden gelen soruların yanıtlanmasının ardından sona erdi.

İzmir Kâtip Çelebi Üniversitesi (İKÇÜ) tarafından “Keşif ve Bilgi” ve “Aile” mottosuyla 27-30 Mayıs tarihleri arasında düzenlenecek olan İKÇÜ Film Festivali’nin finalistleri açıklandı “Kısa Film”, “Belgesel Film” ve “Öğrenci Filmleri” olmak üzere üç ana yarışma kategorisinde düzenlenen İKÇÜ Film Festivali’nin finalistleri belli oldu. Festival Yönetmeni/İKÇÜ SBBF Medya ve İletişim Bölüm Başkanı Prof. Dr. Cenk Demirkıran, Festival Direktörü Burak Taylan Yılmaz, Teknik Koordinatör/İKÇÜ Medya Merkezi Müdürü Dr. Öğr. Üyesi Ümit Aydoğan ve Koordinatör/ Medya Merkezi Müdür Yardımcısı Dr. Öğr. Üyesi Halit Kartal’ın öncülüğünde yürütülen organizasyonda; yarışmanın finalistleri, alanında uzman isimlerden oluşan Ön Jüri tarafından belirlendi. Sinema sanatının bilgi üretiminde ve kültürel mirastaki rolüne dikkat çekmek amacıyla, “keşif ve bilgi” ve “aile” mottosuyla yola çıkan İKÇÜ Film Festivali’nde “Kısa Film” kategorisinde 11, “Belgesel Film” kategorisinde 7 ve “Öğrenci Filmleri” kategorisinde 6 film finalist olarak yarışmaya hak kazandı. Kısa Film kategorisinde; Ali Rıza Bayazıt’ın “Teamül”, Mehmet Kanadlı’nın “Danışman”, Ahmet Sami Kuriş’in “Doğudan Gelen Hayaletler”, M. Emin Altunkaynak’ın “Çekiliş”, Hümam Özkara’nın “Hayat Devam Ediyor”, Mert Erez’in “Rehber”, Elçin Elgin’in “Çetin’in Olağan Hikayesi”, Yakup Tekintangaç’ın “Morî”, Onur Güler’in “Hangi Gece Büyüdüysem”, Ahmet Serhat Ak’ın “Kalem” ve Murat Çetinkaya’nın “Bir Aile” adlı filmleri finale kalmaya hak kazandı. Belgesel Film kategorisinde; Hasan Ete’nin “İyi Ölüm”, Ahmet Hakan Kurt’un “Cam Adam”, Fatih Diren’in “Baletler Köyü”, Yalçın Çiftçi’nin “Beyaz Dağın Çocukları”, Mert Kartal’ın “Kırmızı Çanta”, Ömer Faruk Çetin’in “Muzaffer” ve Mert İzgi’nin “El İzi” adlı yapımları finale kaldı. Öğrenci filmleri kategorisinde ise H. Enise Aytekin’in “Sepet”, Berkay Ellek’in “Beyaz Güvercin”, Can Kahraman ve Barış Kösem’in “Zaman Usulca Fısıldadı”, Sena Uzunay’ın “Ukde”, Birnaz Bengisu Cırıt’ın “Yaşam” ve Nihat Eren Keskin’in “Soğuk Yastıklar” filmleri finale kalan yapımlar arasında yer aldı. İKÇÜ Film Festivali’nde, her kategorideki en iyi filme 20 Bin TL para ödülü verilecek. Ayrıca, Kısa Film Yönetmenleri Derneği Jüri Özel Ödülü’nü almaya hak kazanan projeye yapım desteği verileceği açıklandı. https://filmfest.ikcu.edu.tr/Duyuru/37774/ikcu-film-festivali-nin-finalistleri-belli-oldu-belli-oldu

İzmir Kâtip Çelebi Üniversitesi (İKÇÜ) tarafından, “Keşif, Bilgi” ve “Aile” mottosuyla ilki düzenlenen İKÇÜ Film Festivali’nin kapanış ve ödül töreni gerçekleşti Fotoğraf- Nurdan Ünlüoğlu, Simay Baran İzmir Kâtip Çelebi Üniversitesi (İKÇÜ) tarafından ilki düzenlenen; İKÇÜ Merkez Kampüs’teki 3 salonda ve İstinye Park İzmir Renk Sineması ile UrlaDam’da 4 gün boyunca toplam 81 filmin gösterildiği, 4 atölye, 16 yönetmen ve yapımcı söyleşisine ev sahipliği yapan İKÇÜ Film Festivali’nin kapanış ve ödül töreni İKÇÜ Prof. Dr. Fuat Sezgin Konferans Salonunda gerçekleşti. Törene, İKÇÜ Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Yasin Bulduklu, Festival Yönetmeni Prof. Dr. Cenk Demirkıran, Festival Koordinatörü Dr. Öğr. Üyesi Halit Kartal, Festival Direktörü Burak Taylan Yılmaz, dekanlar, yüksekokul müdürleri, sponsor firmaların temsilcileri, davetli konuklar, akademik ve idari personel ile öğrenciler katıldı. İKÇÜ Film Festivali, Festival Direktörü Burak Taylan Yılmaz ve Festival Koordinatörü Dr. Öğr. Üyesi Halit Kartal tarafından hazırlanan;  ulusal ve uluslararası anlamda ses getirmiş Gazze konulu filmlerden oluşan özel bölümü ‘Kamera Gazze’ seçkisi ile fark yarattı. Sinema sanatının bilgi üretiminde ve kültürel mirastaki rolüne dikkat çekmek amacıyla, “Keşif, Bilgi” ve “Aile” mottosuyla yola çıkan İKÇÜ Film Festivali “Kısa Film”, “Belgesel Film” ve “Öğrenci Filmleri” olmak üzere üç ana yarışma kategorinde düzenlendi. 300’ün üzerinde eserin gönderildiği yarışmada, Belgesel Film Kategorisi’nde finale kalan 7, Kısa Film Kategorisi’nde 11, Öğrenci Filmleri Kategorisi’nde ise 6 eser yarıştı. İKÇÜ Film Festivali’nin, Kısa Film jürisinde, Sinema Eleştirmeni ve Yazar Banu Bozdemir, Yönetmen ve Yapımcı Serpil Altın, Yapımcı ve Oyuncu Selvihan Eroğlu; Belgesel Film jürisinde, TRT Belgesel Kanal Koordinatör Yardımcısı ve Yönetmen Nilay Bilgen, Yönetmen ve Yapımcı Nihal Ağırbaş, Yönetmen ve Oyuncu Görkem Yeltan; Öğrenci Filmleri jürisinde ise, Yönetmen ve Senarist Ozan Sertdemir, Yönetmen ve Yazar Alican Sekmeç ve Yönetmen ve Yapımcı Çağatay Çelikbaş yer aldı. Birinci Önceliğimiz Öğrencilerimiz Törenin açılış konuşmasını yapan İKÇÜ Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Yasin Bulduklu, kısa sürede hazırlanan İKÇÜ Film Festivali’nin ciddi bir ekip çalışmasının ürünü olduğunu belirtti ve festival kapsamında 3 kategoride düzenlenen yarışmaya 300’ün üzerinde eser gönderilmesinin heyecan verici olduğunu dile getirdi. TRT’nin festivale çok büyük destek sağladığını ifade eden Prof. Bulduklu, başvuruda bulunan eserlerin gösteriminin yapılmasının bile, ortaya konan emeğin sergilenmesi açısından çok kıymetli olduğunu vurguladı. “Bizim birinci önceliğimiz öğrencilerimizdir” diyen Prof. Dr. Bulduklu, öğrencilerle profesyonelleri yan yana getirebilmenin mutluluk verici olduğunu kaydetti. Bu tarz organizasyonların öğrencilere inanılmaz bir deneyim kazandırdığının altını Prof. Dr. Bulduklu, Medya ve İletişim Topluluğu öğrencilerinin sürecin her yerinde olmasının çok kıymetli olduğunu dile getirdi. İKÇÜ Film Festivali’nin sponsorları olan İzmir Atatürk Organize Sanayi Bölgesi Başkanlığına ve Vakfına, Ülkea’ya, Avek Otomotiv’e, Can Kardeşler Kuruyemiş’e, Renk Sinemaları İstinye Park’a, Urla Dam’a ve diğer sponsorlara desteklerinden ötürü şükranlarını sunan Prof. Dr. Bulduklu, festivalin özelliklerinden bir tanesinin de İzmir’in iki yakasını birleştirmesi olduğunu hatırlattı ve “Biz biliyoruz ki bunun devamı gelecek. Tüm yarışmacılara, jürilerimize, bu yolda bizi yalnız bırakmayan sponsorlarımıza, mesai arkadaşlarımıza, öğrencilerimize ve siz katılımcılara çok teşekkür ediyorum” dedi. “Kamera Gazze” ile İnsanlığın Yaralandığı Bir Çığlığa Kulak Verdik Festival Yönetmeni Prof. Dr. Cenk Demirkıran ise, “Keşif, Bilgi” ve “Aile” mottosuyla yola çıkan İKÇÜ Film Festivali’ni genç sinemacılara alan açmak, gençleri ustaların kendileri ve eserleri ile buluşturmak, filmlerle hayatın katmanlarını gözlemlemek ve keşfetmek ve bu topraklardan çıkan hikayeleri göstermek ve paylaşmak için düzenlediklerini vurguladı. 4 günlük bir sinema serüvenin sonuna gelinmesinin, sürecin kendisinden farklı bir heyecan verdiğinin altını çizen Prof. Dr. Demirkıran, “Organizasyonun başı ile sonu arasında çok büyük duygu farklılıkları oluyor. Bir işi başarmanın verdiği mutluluğu; birçok filmi göstermiş olmanın, birçok ustayı, yönetmeni, oyuncuyu, öğrencilerimizle ve izleyicilerle buluşturmuş olmanın mutluluğunu yaşıyoruz” dedi. Sinemanın sadece beyaz perde ile sınırlı kalmadığını; hayatın her anında insana bir şeyler öğrettiğini gösterdiklerini söyleyen Prof. Dr. Demirkıran, “Özellikle, “Kamera Gazze” bölümünde insanlığın yaralandığı bir çığlığa kulak verdik. Bizi bir araya getiren bir dil olduğunu yeniden keşfettik” diyerek, festivalin “Kamera Gazze” bölümünün mimarı olan Burak Taylan Yılmaz’a ve Dr. Öğr. Üyesi Halit Kartal’a teşekkür etti. Yarışmaya Katılan Her Film, Bizim İçin Bir Ödül Yarışmaya eser gönderen sanatçılara da seslenen Prof. Dr. Demirkıran, yarışmaya katılan her filmin, kendileri için ayrı bir ödül olduğunu belirtti ve filmlerini paylaşan her yarışmacıya şükranlarını sundu. Prof. Dr. Demirkıran, “İKÇÜ Film Festivali, sektörün profesyonelleriyle bir araya gelen, sorularını soran ve birçok şey öğrenen öğrencilerimiz için özellikle çok önemliydi. Öğrencilerimiz, sektörün akışını görmek zorundalar, biz buna bir katkı sağlamak istedik. Festivalin Onursal Başkanı İKÇÜ Rektörü Prof. Dr. Saffet Köse ve festivalin başkanlığını yürüten ve ortaya çıkması için tüm enerjisini sarf eden Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Yasin Bulduklu başta olmak üzere, danışma kurulunda yer alan rektör yardımcıları Prof. Dr. Muhsin Akbaş ile Prof. Dr. Süleyman Akbulut’a, Sosyal ve Beşeri Bilimler Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Şaban Doğan’a, Genel Sekreter Nurettin Memur’a, Festival Direktörü Burak Taylan Yılmaz’a ve Festival Koordinatörü Dr. Öğr. Üyesi Halit Kartal’a, Festival Teknik Koordinatörü Dr. Öğr. Üyesi Ümit Aydoğan’a, teknik koordinasyon ekibinden Arş. Gör. Hüseyin Enes Balcı, Arş. Gör. İsmail Erol ve Arş. Gör. Rabia Şimşek’e, Etkinlik Koordinatörü Seda Kanburoğlu’na ve Medya ve İletişim Topluluğu üyesi öğrencilere teşekkür etti.  Sponsorlara, destekçilere ve sektörün önemli isimlerinden oluşan jüri ekibine de teşekkür eden Prof. Dr. Demirkıran, “Ümidimiz ve hayalimiz festivalin sürekliliğinin olması ve daha da büyüyerek İzmir’in her yerine ulaşması” dedi. Açılış konuşmalarının ardından ödül törenine geçildi. “Belgesel Film” kategorisinde ‘En İyi Film Ödülü’nü Hasan Ete’nin “İyi Ölüm” adlı filmi kazandı. “Öğrenci Filmleri” kategorisinde, ‘En İyi Film Ödülü’nü Can Kahraman ve Barış Kösem’in ‘Zaman Usulca Fısıldadı’ filmi; ‘Jüri Özel Ödülü’nü Berkay Ellek’in ‘Beyaz Güvercin’ adlı filmi; ‘Kısa Film Yönetmenleri Derneği Ödülü’nü ise Birnaz Bengisu Cırıt’ın ‘Yaşam’ adlı filmi kazandı. “Kısa Film” kategorisinde, ‘En İyi Kısa Film Ödülü’nü Yakup Tekintangaç’ın ‘Mori’ adlı filmi; ‘Jüri Özel Ödülü’nüMehmet Kanadlı’nın ‘Danışman’ adlı filmi; ‘Kısa Film Yönetmenleri Derneği Ödülü’nü ise Mert Erez’in ‘Rehber’ adlı filmi aldı.

Belgesel sinemanın duayen isimlerinden Ertuğrul Karslıoğlu’nun “Evlerinin Önü” belgeseli İKÇÜ Film Festivali’nde izleyiciyle buluştu. Gösterimin ardından usta yönetmen, İKÇÜ’lü sinemaseverlerle kapsamlı bir söyleşi yaptı Haber- Buket Sarı Fotoğraf-Efe Polat, Deniz Giriş, Dilara Ersekmen, Nurdan Ünlüoğlu, Simay Baran, Şevval Göktekin Türkiye’de belgesel sinema denince akla ilk gelen isimlerden biri olan Ertuğrul Karslıoğlu, İKÇÜ Film Festivali’nin konuğu oldu. ‘Türk arkeolojisinin babası’ Osman Hamdi Bey (1842-1910) tarafından 19. yüzyılın sonlarında kazılan Stratonikeia antik kenti ve kutsal alanı Lagina’nın kalıntıları arasında yaşayan Eskihisarlıları tanıtan “Evlerinin Önü” filminin gösteriminin ardından usta yönetmenle bir söyleşi de yapıldı. 1989 yılında TRT’de yayınlandıktan sonra çok sayıda ödül alan ve 1996 yılında ‘yüzyılın belgeseli’ olarak seçilen “Keçenin Teri” adlı belgeselin ünlü yönetmeni Ertuğrul Karslıoğlu’nu İKÇÜ’lü sinemaseverlerle buluşturan söyleşinin moderatörlüğünü Medya ve İletişim Bölüm Başkanı ve Festival Yönetmeni Prof. Dr. Cenk Demirkıran üstlendi. İKÇÜ Film Festivali kapsamında gerçekleştirilen söyleşinin kendisi için çok özel olduğunu belirten, belgesel ve sinema derslerinde ödüllü yönetmenden sık sık bahsettiğini dile getiren Prof. Dr. Cenk Demirkıran, “Özellikle, Ertuğrul Karslıoğlu’nun yapımlarını izleyerek büyüdüm. ‘Keçenin Teri’ ve ‘Fırat’ın Türküsü’ belgeselleri hafızamda yer etmişti. Hatta Van’da, evdeyken Fırat’ın Türküsü belgeseli TV5’te yayınlanmıştı. Sekiz bölümlük bu yapımın müziği o kadar etkileyiciydi ki, hala ezberimdedir” dedi. Prof. Dr. Demirkıran, İKÇÜ’lü öğrencilerin usta yönetmenle bir araya gelmelerinin kendileri için önemli bir kazanım olduğunu vurguladı. İKÇÜ Film Festivali’ne katılmaktan dolayı çok mutlu olduğunu dile getiren ödüllü yönetmen Ertuğrul Karslıoğlu, festivalin üniversite ortamında yapılmasının çok anlamlı olduğunu ve öğrencilerin böyle bir etkinliğin içinde yer almalarını değerli bulduğunu belirtti. Prof. Dr. Cenk Demirkıran’la Erzurum’da başlayan, 20 yıllık bir dostlukları olduğunu anlatan Karslıoğlu, “Prof. Dr. Demirkıran yönetmenliğinde ilki düzenlenen İKÇÜ Film Festivali’nin umut ediyorum devamı gelecektir” dedi. 19.yüzyılın sonlarında kazılan Stratonikeia antik kenti ve kutsal alanı Lagina’nın kalıntıları arasında yaşayan Eskihisarlıları tanıtan “Evlerinin Önü” filminin öyküsünü İKÇÜ’lü öğrencilerle paylaşan Karslıoğlu, filmin araştırma aşaması, keşif zamanı ve çekim süreci ile ilgili detaylı bilgiler paylaşarak deneyimlerini aktardı. Belgesel ile sinema arasındaki farklılıklara da değinen Karslıoğlu, “Belgeselde bir defa, misyonunuzu ortaya koymanız gerekiyor. Yani belgesel, aslında derdi olan kişinin işidir. Daha doğrusu şöyle diyelim, derdi olan kişi belgesel yapmak zorundadır. Benim yolum da, biraz kültür, sanat ve tarihe meraklı olduğum için buraya düştü” ifadelerini kullandı. Söyleşi, öğrencilerden gelen soruların yanıtlanmasının ardından Prof. Dr. Cenk Demirkıran’ın, Ertuğrul Karslıoğlu’na teşekkür belgesi takdim etmesiyle birlikte sona erdi.

İzmir Kâtip Çelebi Üniversitesi (İKÇÜ), Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı (TİKA) ve Moğolistan Bilimler Akademisi işbirliğinde kültürel miras projesi kapsamında hazırlanan “Göktürklerin Gizemli Mirası: Taşbabalar” filmi İKÇÜ Film Festivali’nde sanatseverlerle buluştu. Gösterimin ardından, filmin yapımcılığını ve yönetmenliğini üstlenen Sosyal ve Beşeri Bilimler Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Şaban Doğan, “Göktürklerin Gizemli Mirası: Taşbabalar”ın hikayesini izleyicilerle paylaştı Haber- Buket Sarı Fotoğraf- Simay Baran, Deniz Giriş, Nurdan Ünlüoğlu, Şevval Göktekin, Dilara Ersekmen İKÇÜ Sosyal ve Beşeri Bilimler Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Şaban Doğan ve Medya ve İletişim Bölüm Başkanı Prof. Dr. Cenk Demirkıran’ın yapımcılığını ve yönetmenliğini üstlendiği; Moğolistan bozkırlarındaki taşbabaların restorasyon sürecini konu edinen “Göktürklerin Gizemli Mirası: Taşbabalar” filmi İKÇÜ Film Festivali’nde izleyicilerle buluştu. Prof. Dr. Şaban Doğan ve ekibinin, bölgede yürüttüğü 10 yıllık saha çalışmalarını beyaz perdeye taşıyan filmin İKÇÜ Hekim Hacı Paşa Konferans Salonundaki gösteriminin ardından, Dekan Prof. Dr. Doğan’la, Festival Koordinatörü Dr. Öğr. Üyesi Halit Kartal moderatörlüğünde bir söyleşi yapıldı. Programa, Sosyal ve Beşeri Bilimler Fakültesi Dekan Yardımcıları Doç. Dr. Ruhi Can Alkın ve Dr. Öğr. Üyesi Ceren Pilevneli Çubuk ile İKÇÜ Sürekli Eğitim Merkezi Müdürü Doç. Dr. Bekir Emiroğlu, akademisyenler ve öğrenciler katıldı. Sosyal ve Beşeri Bilimler Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Şaban Doğan, fakülte bünyesinde bulunan Türk İslam Arkeolojisi Bölümünün desteği ve Coğrafya Bölümündeki Jeomorfoloji çalışmaları ile yaklaşık 30 kişilik bir ekiple Moğolistan coğrafyasında uzun yıllardır çok önemli araştırmalar yaptıklarını dile getirdi. Yaptıkları çalışmaların çok da göze görünmediğini anlatan Prof. Dr. Doğan, “Göktürklerin Gizemli Mirası: Taşbabalar” filminin macerasının, aslında bu çalışmaları nasıl görünür kılabiliriz? Sorusundan hareketle doğduğunu açıkladı. Kültürel mirasın korunmasına yönelik önemli bir görsel arşiv niteliği taşıyan belgeselin, çekimleri ve kurgusunun İKÇÜ Medya Merkezi tarafından yapıldığını hatırlatan Prof. Dr. Doğan, “Medya Merkezi’nin, üniversitemizin gerçekten çok güçlü olduğu alanlardan bir tanesi olduğunu bu süreçte bir kez daha gördük. Çalışmalarımızı biraz daha görünür kılmak arzusundayız dediğimiz zaman; hem Medya ve İletişim Bölüm Başkanı Prof. Dr. Cenk Demirkıran hem de Medya Merkezi Müdürü Dr. Öğr. Üyesi Ümit Aydoğan ve Müdür Yardımcısı Dr. Öğr. Üyesi Halit Kartal başta olmak üzere merkez çalışanları her türlü desteği sağladılar. Belgesel çalışmamıza, ekibe bir kameraman ekleyerek başladık. Orada çekimleri tamamladıktan sonra da Medya Merkezi’nde yorucu bir montaj süreci başladı. Medya Merkezi’nin bütün çalışanlarına ayrı ayrı teşekkür ediyorum. Çünkü bu süreç içerisinde, onlarda mesai kavramının olmadığını gördüm; gece gündüz çalışarak bu işi ustalıkla yürüttüler. Çok farklı bir deneyim oldu bizim için. Ama ne mutlu ki böylesine muazzam bir iş ortaya çıkardık. Belgeselin ilk festival gösterimi, biraz önce İKÇÜ Film Festivali’nde yapılmış oldu. “Göktürklerin Gizemli Mirası: Taşbabalar” belgeselinin galası da geçtiğimiz günlerde, Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Yasin Bulduklu’nun da yer aldığı; TİKA sponsorluğunda, Ankara’da düzenlenen programda yapılmıştı. Üst düzey protokolün de katılımıyla muhteşem bir program oldu ve ses getirdik” diye konuştu. Söyleşinin moderatörü ve Festival Koordinatörü Dr. Öğr. Üyesi Halit Kartal ise, İKÇÜ Film Festivali’nin ilkini düzenlemekten ve kültürel miras niteliği taşıyan “Göktürklerin Gizemli Mirası: Taşbabalar” belgeselinin ilk festival gösteriminin, İKÇÜ’de yapılıyor olmasından duyduğu memnuniyeti ifade etti. İKÇÜ Film Festivali kapsamında, İKÇÜ Merkez Kampüs’teki üç salonda ve İstinye Park İzmir Renk Sineması ile UrlaDam’da gösterimler yapıldığını söyleyen Dr. Öğr. Üyesi Kartal, festival kapsamında birçok ilki gerçekleştirdiklerinin altını çizdi. Söyleşi, katılımcılardan gelen soruların yanıtlanmasının ardından Dr. Öğr. Üyesi Halit Kartal’ın, Dekan Prof. Dr. Doğan’a teşekkür belgesi takdim etmesi ile birlikte sona erdi.  

TRT Belgesel Kanal Koordinatörü Ahmet Canbaz, İKÇÜ Film Festivali’nde belgeselciliğin özünü ve TRT Belgesel’in vizyonunu anlattı İKÇÜ Film Festivali’nin konuğu olan TRT Belgesel Kanal Koordinatörü Ahmet Canbaz, “Hikâyeler Evreninde Yolculuk” konulu söyleşi kapsamında İKÇÜ’lü öğrencilerle buluştu. Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Yasin Bulduklu ile Festival Direktörü Burak Taylan Yılmaz, Festival Koordinatörü Dr. Öğr. Üyesi Halit Kartal, usta yönetmen Ertuğrul Karslıoğlu, akademisyenler ve öğrencilerin takip ettiği söyleşinin moderatörlüğünü Medya ve İletişim Bölüm Başkanı ve Festival Yönetmeni Prof. Dr. Cenk Demirkıran yaptı. TRT Belgesel’in bu yıl 15. kuruluş yıl dönümünü kutladığını belirten Canbaz, kanalın bu süreçte geldiği noktayı ve içerik üretim anlayışını izleyicilerle paylaştı. Kendisinin de 3 yılı aşkın süredir TRT çatısı altında görev yaptığını, geçmişte özel sektörde uzun yıllar medya ve gazetecilik alanında çalıştığını ifade eden Canbaz, gazetecilikten belgeselciliğe uzanan kişisel kariyer yolculuğuna dair samimi paylaşımlarda bulundu. Belgeselciliği özünde “hikâye anlatıcılığı” olarak tanımlayan Canbaz, hem bireysel düzeyde hem de TRT Belgesel ekibi olarak üretim süreçlerini bu eksende şekillendirdiklerini vurguladı. Hikâyelerin yalnızca anlatım aracı değil, insanlık tarihi boyunca hakikatin taşıyıcısı olduğunu belirten Canbaz, anlatılan her nitelikli hikâyenin insana dokunma ve düşünmeye sevk etme gücüne sahip olduğunu söyledi. TRT Belgesel’in içerik anlayışına da değinen Canbaz, kanalın insan hikâyelerine odaklandığını ve bu odakta hem kültürel çeşitliliği hem de evrensel insani değerleri taşıyan anlatılara yer verildiğini ifade etti. Özellikle “Anadolu’da Yaşam” ve “Doğunun Kayıp Sırları” gibi yapımlar üzerinden örnekler veren Canbaz, izleyicinin doğallığa ve sahiciliğe olan ilgisinin her geçen gün arttığını, bu nedenle gerçek hikâyelerin ekranlarda daha fazla yer bulması gerektiğini söyledi. Canbaz, “Bu yapımlar izleyicinin ulaşamadığı, özlemini duyduğu hayatlara dair bir pencere açıyor; bazen hayalini kurduğu dinginliği, bazen de köklerini keşfetme arzusunu karşılıyor” dedi. Belgesel içeriklerinin biçimsel dönüşümüne de değinen Canbaz, modern anlatı biçimlerinin, hibrit türlerin ve estetik kaygıların artık kaçınılmaz hale geldiğini belirtti. Ancak tüm bu biçimsel denemelerde belgeselin temelinin gerçekliğe dayanması gerektiğini vurguladı. Biçimle oynanabileceğini, ancak içerikteki iddia ve hakikatin değişmemesi gerektiğini ifade eden Canbaz, “İster klasik ister modern anlatım olsun, belgeselin omzunu dayadığı şey gerçekliktir” dedi. Söyleşide ayrıca TRT Belgesel’in yayıncılık anlayışına da detaylı biçimde yer verildi. İçerik üretiminde izlenen yöntemleri “özgün bakış, doğal akış, yalın anlatım ve vurucu final” gibi ilkelerle tanımlayan Canbaz, bu başlıkların her birinin sahada uygulamasının zorlu ama belirleyici olduğunu ifade etti. İçeriğin yalnızca güçlü bir hikâyeye değil, izleyiciyi yakalayacak bir yapı ve anlatım diline de sahip olması gerektiğini belirtti. Yapımcılarla yürütülen projelerde bu kriterlerin merkezde tutulduğunu, TRT Belgesel’in her aşamada içerik geliştirici ve yön gösterici bir pozisyon üstlendiğini aktardı. TRT Belgesel’in uluslararası görünürlüğüne dair soruları da yanıtlayan Canbaz, kanalın içeriklerinin yalnızca yurt içinde değil, yurt dışında da geniş bir izleyici kitlesine ulaştığını belirtti. Belgesellerin kimi zaman dizilerle birlikte paket halinde ihraç edildiğini, kimi zaman ise bağımsız olarak farklı coğrafyalarda izleyiciyle buluştuğunu ifade etti. Katılımcıların soruları üzerine, belgesel ve televizyon rekabeti bağlamında izleyici profiline dair verileri de paylaşan Canbaz, özellikle son dönemde dijital oyunlar gibi gençlere yönelik içeriklerle izleyici yaş ortalamasını düşürmeyi başardıklarını ve bu çeşitliliği sürdürmeye çalıştıklarını belirtti. Ancak format ne olursa olsun, izleyiciyle kurulan gönül bağının, kanalın asıl gücü olduğunu vurguladı. Söyleşinin sonunda İKÇÜ Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Yasin Bulduklu tarafından Ahmet Canbaz’a teşekkür belgesi takdim edildi.

İKÇÜ Film Festivali’nin şenlik alanında gerçekleşen açılışında “Zorla Güvenlik” filminin gösteriminin ardından, moderatörlüğünü Prof. Dr. Cenk Demirkıran’ın üstlendiği; filmin senaristi Ozan Sertdemir, oyuncuları Evliya Aykan ve Hacı Ahmet Ak’ın konuk konuşmacı olarak yer aldıkları bir söyleşi gerçekleştirildi Haber- Buket Sarı Fotoğraf- Simay Baran, Deniz Giriş, Nurdan Ünlüoğlu, Şevval Göktekin, Dilara Ersekmen İzmir Kâtip Çelebi Üniversitesi (İKÇÜ) Sosyal ve Beşeri Bilimler Fakültesi Medya ve İletişim Bölüm Başkanı ve Festival Yönetmeni Prof. Dr. Cenk Demirkıran, “Zorla Güvenlik” filmini keyifle izlediklerini ve ilki düzenlenen İKÇÜ Film Festivali ile büyük bir hayali gerçekleştirdiklerini ifade etti. “Zorla Güvenlik” filminin ekibi, senaryo yazım sürecinden çekim anılarına kadar yaşadıkları deneyimleri İKÇÜ Film Festivali’nde öğrencilerle paylaştı. Senarist Ozan Sertdemir, filmin fikrinin ortaya çıkış sürecini ve yapımcının kendi yaşamından esinlenerek oluşturduğu hikâyeyi anlattı. Ozan Sertdemir, “Film, başlangıçta bir güvenlik görevlisinin hikâyesi olarak yola çıktı, ancak süreç ilerledikçe güvenliklerin öyküsüne dönüştü” ifadelerini kullandı. Filmde yer alan oyuncular, özellikle zor ve gerçekçi sahnelerde yaşadıkları deneyimleri aktardı.  Oyuncu Evliya Aykan, “Her sahnede gerçek hayatımdaki anılarıma döndüm, bu da performansımı güçlendirdi” ifadelerini kullandı. Hacı Ahmet Ak ise rolü için geçen yıl güvenlik görevlisi olarak çalıştığını belirtti. İKÇÜ Film Festivali’nde yer almaktan memnuniyet duyduklarını ifade eden Senarist Ozan Sertdemir ve oyuncular Evliya Aykan ile Hacı Ahmet Ak, gösterimi ve söyleşiyi ilgiyle takip eden İKÇÜ’lü gençlerle bir araya gelerek samimi bir havada sohbet etti. Prof. Dr. Cenk Demirkıran’ın, teşekkür belgelerini takdim etmesinin ardından, ünlü oyuncular etkinliğin sonunda akademik ve idari personel ile öğrencilerle tek tek fotoğraf çekildiler.

İzmir’in iki yakasını buluşturan İKÇÜ Film Festivali, “FİDAN” Filminin Yapımcısı Görkem Yeltan’ı ağırladı Haber- Berfin Topçu, Osman Berat Doğan Fotoğraf- Simay Baran, Deniz Giriş, Dilara Ersekmen İzmir Kâtip Çelebi Üniversitesi (İKÇÜ) tarafından bu yıl ilki düzenlenen ve “İzmir’in iki yakasını buluşturan festival” şeklinde nitelenen İKÇÜ Film Festivali’nde, yönetmenliğini Ayçıl Yeltan’ın üstlendiği “FİDAN” filminin gösterimi yapıldı. Gösterimin ardından Medya ve İletişim Bölümü Arş. Gör. Hüseyin Enes Balcı, filmin yapımcısı Görkem Yeltan’la bir söyleşi gerçekleştirdi. İKÇÜ Prof. Dr. Fuat Sezgin Konferans Salonunda yapılan söyleşi sinemaseverler tarafından ilgiyle takip edildi. Söyleşide, ilham verici ve samimi açıklamalarda bulunan Görkem Yeltan, sinema yolculuğunu ve üretim süreçlerini anlattı. Türkiye’de sanatsal üretimin zorluklarına rağmen, tutku ve azimle yola çıkan herkesin başarılı olabileceğini vurgulayan Yeltan, “Herkes bilinen ya da istenen şeyi üretmek zorunda değil. O yüzden bu yolculuk bizim için çok önemli. Her şey tozpembe değil elbette ama hiçbir şey yapamıyoruz da diyemeyiz. Herkes bir şey yapabiliyor Türkiye’de, yeter ki istesin” sözleriyle genç sinemacılara umut verdi. Küçük bir kasabada doğduğunu ve kendi arzularının peşinden giderek üretmenin mutluluğunu yaşadığını aktaran Yeltan, sanatı romantikleştirmeden ama onun dönüştürücü gücüne inanarak üretmeye devam ettiklerini dile getirdi. Sinemayı sadece diyaloglar üzerinden değil, görsel anlatım gücüyle de değerlendirdiklerini ifade eden Yeltan, ana karakterin yalnızca bir kez konuştuğu filmde, olayların izleyiciye görüntülerle aktarılmasını tercih ettiklerini; “Fidan” filminin çok az diyalogla çekilmesinin bilinçli bir tercih olduğunu belirtti. Filmin umutlu bir sonla bitmesinin de bir tercih olduğunu dile getiren Yeltan, “Bunun zor olduğu veya gerçekçiliğe zarar vereceği düşünülebilir ama biz bu riski göze aldık. Umutsuz da bitebilirdi ama biz umudu seçtik” dedi. Söyleşi boyunca sanatın, bireyin içinden gelen bir ihtiyaç ve bir direnme biçimi olduğunu dile getiren Yeltan, “Biz üretenler, üretmek isteyenler, sanata inananlar; sanatın her şeyin ötesinde bir mutluluk kaynağı olduğunu keşfedebilen şanslı insanlarız” sözleriyle sanatın yaşamsal yönüne dikkat çekti. Etkinlik sonunda katılımcıların sorularını yanıtlayan Yeltan, sinemaya ilgi duyan gençlere seslenerek, azim ve tutkuyla yola çıkmalarını tavsiye ederek, üretim sürecinin zorluklarına rağmen ortaya çıkan her işin anlamlı ve değerli olduğunu vurguladı. Söyleşi, katılımcılara sanatsal açıdan güçlü bir deneyim sundu.

“Güzel Adam Süreyya” belgesel filmi İKÇÜ Film Festivali kapsamında izleyiciyle buluştu. Gösterimin ardından, filmin yönetmeni Gökçe Kaan Demirkıran, sinemaseverlerle kapsamlı bir söyleşi yaptı Haber- Berfin Topçu, Osman Berat Doğan Fotoğraf- Simay Baran, Deniz Giriş, Dilara Ersekmen Sinema sanatının bilgi üretiminde ve kültürel mirastaki rolüne dikkat çekmek amacıyla, “keşif ve bilgi” ve “aile” mottosuyla düzenlenen İKÇÜ Film Festivali’nde “Güzel Adam Süreyya” belgesel filmi izleyiciyle buluştu. Gösterimin ardından, filmin yönetmeni Gökçe Kaan Demirkıran, sinemaseverlerle kapsamlı bir söyleşi yaptı. 2018 yılında vizyona giren ve Beşiktaş Jimnastik Kulübü Malzeme Sorumlusu Süreyya Soner’in, Beşiktaş’a adadığı yaşamını konu alan “Güzel Adam Süreyya” belgesel filminin yapım sürecini anlatan Yönetmen Gökçe Kaan Demirkıran, “Film, aslında herkesin kolektif hafızasına dokunan bir konuya odaklanıyor” diyerek Türkiye’de sinema kadar büyük bir eğlence sahası olmasına rağmen, futbolun nostalji kültüründe hak ettiği ilgiyi göremediğini belirtti. Filmin esas olarak bir futbol ya da taraftar filmi olmadığını kaydeden Demirkıran, daha çok İstanbul’un, özellikle de eski İstanbul’un yaşayan anıt karakterlerinden biri olan Süreyya’nın portresi olduğunu aktardı. Süreyya Soner’in İstanbul tarihine, sinema tarihine ve futbol tarihine dair zengin göndermelerle dolu bir figür olduğunu belirten Demirkıran, “Güzel Adam Süreyya” belgesel filminde dönemin önemli sinema figürleri olan Kemal Sunal, Sadri Alışık ve Münir Özkul’a yapılan göndermelerin de yer aldığını anlattı. Filmin uzun süren yapım sürecini detaylı bir şekilde aktaran Demirkıran, yaşadıkları finansal zorluklardan ve sinema salonlarının dijital dönüşüm sürecindeki teknik altyapı yetersizliklerinden dolayı film gösterimlerinde karşılaştıkları teknik sıkıntılardan da bahsetti. “Güzel Adam Süreyya” belgesel film gösterimi ve Yönetmen Gökçe Kaan Demirkıran’ın söyleşisi katılımcılar tarafından ilgiyle takip edildi.

İzmir Kâtip Çelebi Üniversitesi (İKÇÜ) tarafından bu yıl ilki düzenlenen İKÇÜ Film Festivali başladı. Festivalin ilk gününde Yönetmen ve Senarist Ozan Sertdemir “Komedi Senaryosu Yazmak” başlıklı atölyede sinemaseverlerle bir araya geldi Haber-Berfin Topçu, Kubilay Erdil Fotoğraf-Simay Baran, Deniz Giriş İzmir Kâtip Çelebi Üniversitesi’nin “Keşif ve Bilgi” ve “Aile” mottosuyla ilkini düzenlediği İKÇÜ Film Festivali, yoğun bir programla başladı. Festival kapsamında, sektörün önemli isimlerinden Yönetmen ve Senarist Ozan Sertdemir “Komedi Senaryosu Yazmak” konulu atölyede öğrencilerle ve İzmirli sinemaseverlerle bir araya geldi. Hekim Hacı Paşa Konferans Salonunda gerçekleşen atölye çalışmasında Ozan Sertdemir, deneyimlerine dayalı anlatımı ve samimi üslubuyla katılımcılara komedi yazarlığına dair pek çok önemli bilgi sundu. Uzun yıllardır BKM çatısı altında skeç yazarlığı yaptığını ve halen film ve senaryo üretmeye devam ettiğini söyleyen Sertdemir, özellikle komedi senaryosu yazımına odaklandığını vurguladı. Atölye boyunca katılımcılarla komedinin doğası ve işlevi üzerine derinlikli bir söyleşi gerçekleştiren Sertdemir, mizahın yalnızca güldürme amacı taşımadığını, aynı zamanda bir eleştiri biçimi olduğunu da ifade etti. “Mizah yasak barındırır, kuralları delme cesareti taşır ve güçlü bir eleştiri aracıdır” diyen Sertdemir, komedinin toplumsal yapılarla yüzleşmenin en etkili yollarından biri olduğunu belirtti. Beklenmedik durumların, karakterin düşüncesiyle eylemi arasındaki çelişkilerin, çatışmaların izleyicide güldürü etkisi yarattığını dile getiren ve senaryonun bir matematiği olduğunu vurgulayan Sertdemir, “Komedi, trajedi artı zaman demektir. Mesela yaşadığınız en gergin anı düşünün. O an size korkunç ya da utanç verici gelmiş olabilir ama üzerinden yeterince zaman geçtiğinde aynı olayı anlatırken kahkahalarla gülebilirsiniz” dedi. Senaryo yazımına dair teknik bilgiler de paylaşan Sertdemir, her şeyin bir fikirle başladığını ve bu fikrin genellikle bir cümleyle özetlenebileceğini ifade etti. Bu özeti “logline” olarak tanımlayan Sertdemir, senaryo yazmak isteyen kişilerin sadece masa başında değil, hayatın içinde gözlem yaparak, gündemi takip ederek ve çevresindeki insanları dikkatle izleyerek fikir geliştirmesi gerektiğini belirtti ve yaratıcılığın gözlemle beslendiğini dile getirdi. Bu yıl ilki düzenlenen İKÇÜ Film Festivali ile ilgili görüşlerini de paylaşan Sertdemir, öğrencilerle bir arada olmaktan ve çok güzel bir girişimin kendi atölye çalışmasıyla başlamasından mutluluk duyduğunu dile getirdi ve Medya ve İletişim Bölümü öğrencilerine de inanmalarını ve üretmekten vazgeçmemelerini tavsiye etti. Ozan Sertdemir’in “Komedi Senaryosu Yazmak” konulu atölye çalışması, katılımcılardan gelen soruların yanıtlanmasının ardından sona erdi.

EKOFİLM Platformu Kurucularından Dr. Ekin Gündüz Özdemirci, İKÇÜ Film Festivali’nde “Eko Film Yeşil Sinema” başlıklı atölye çalışmasında, öğrencilere sürdürülebilir film yapımı konusunu anlattı Haber- Asya Meyda Birlik Fotoğraf- Şevval Göktekin Son 10 yıldır ağırlıklı olarak “sürdürülebilir film yapımı” konusunda çalıştığını belirterek sözlerine başlayan Dr. Öğr. Üyesi Ekin Gündüz Özdemirci, “Son 10 yıldır ağırlıklı olarak sürdürülebilir film yapımı konusunda çalışıyorum. Türkiye için bu yeni bir kavram. Sektörde yaygınlaştırmak adına çalışmalar yapıyoruz. Özellikle üniversite eğitiminde “öğrencilerin aldığı eğitime nasıl entegre edilebilir? Sorusuna yanıt arayan çalışmalar yapıyoruz” dedi. Sürdürülebilir Film Yapımının Önemi Sürdürülebilir film yapımı konusunun nasıl ortaya çıktığından ve ne olduğundan bahseden Dr. Öğr. Üyesi Ekin Gündüz Özdemirci, “Sürdürülebilirlik tek başına bazen anlaşılmıyor. Bu yüzden başına “çevre dostu” ekliyorum ama bu sadece çevre ile ilgili bir mesele değil. İşin içinde kültürel sürdürülebilirlik de var, toplumsal sürdürülebilirlik ve ekonomik sürdürülebilirlik de. Biz yine de, ilk etapta çevresel sürdürülebilirlik konusuna odaklanıyoruz. Yapımın boyutu büyüdükçe çevreye zararlı etkisi de artıyor. 5 sezon boyunca devam eden ana akım bir televizyon kanalında yayınlanan ve her bir bölümü neredeyse 2 saate yakın süren diziler veya büyük bütçeli bir sinema filminin, çevreye olumsuz anlamda çok ciddi bir etkisi oluyor. Bunlar aslında ana sorunlar. Yani daha farklı bir şekilde film yapmak mümkün. İçinde bulunduğumuz ekolojik kriz çağında, bu da bir sorumluluğu ifade ediyor. Buraya doğru yönelmek zorundayız” diye konuştu. Sürdürülebilir film yapımının, ülkemizde yeni bir kavram olmasına rağmen yurt dışında uzun zamandır üzerinde çalışılan bir konu olduğunu da belirten Dr. Öğr. Üyesi Özdemirci, “Dünyanın gelişmiş medya endüstrileri de bu yüzden buna yöneliyor artık. İçinde yaşadığımız çağ bir ekolojik kriz çağı. Sadece iklim krizi de değil, çoklu krizler çağı. Her yıl iklim zirveleri yapılıyor. Farklı ülkelerden liderler bir araya geliyor ve aldıkları ortak kararlar var. Atmosfer ısınıyor. Atmosfer ısındıkça önümüzdeki 50 yılda gerçekten insanın varlığını tehdit eden sonuçlarını görebiliriz. O yüzden eyleme geçmemiz gerekiyor” ifadelerini kullandı.  Atölye, öğrencilerden gelen soruların yanıtlanmasının ardından devam etti.

İKÇÜ Film Festivali kapsamında gerçekleştirilen söyleşide, Yönetmen Nihal Ağırbaş, “Troya Hazineleri” belgeselinin yapım süreci ve tarihi arka planını anlattı Haber- Osman Berat Doğan, Berfin Topçu Fotoğraf- Efe Polat, Deniz Giriş, Dilara Ersekmen, Nurdan Ünlüoğlu, Simay Baran, Şevval Göktekin İzmir Kâtip Çelebi Üniversitesi (İKÇÜ) Hekim Hacı Paşa Konferans Salonu, İKÇÜ Film Festivali kapsamında anlamlı bir söyleşiye ev sahipliği yaptı. Etkinlikte, Nihal Ağırbaş ile yönetmenliğini ve yapımcılığını üstlendiği “Troya Hazineleri” adlı belgesel üzerine kapsamlı bir söyleşi gerçekleştirildi. Moderatörlüğünü Medya ve İletişim Bölüm Başkanı ve Festival Yönetmeni Prof. Dr. Cenk Demirkıran’ın üstlendiği söyleşide belgeselin yapım süreci, içerdiği tarihsel katmanlar ve belgesel sinemaya dair pek çok konuya değinildi. 2018 yılının “Troya Yılı” ilan edilmesiyle birlikte belgeselin hazırlık sürecine başladıklarını belirten Ağırbaş, senarist ve gazeteci Ömer Erbil ile birlikte çalıştıklarını ve bu projeyi sinema formatında, döküdrama türünde ele almaya karar verdiklerini anlattı. Belgeselin hazırlık aşamasında Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi’nden akademisyenlerin, özellikle Osmanlı belgelerine hâkim tarihçilerin önemli katkıları olduğunu aktaran Ağırbaş, Heinrich Schliemann’ın Troya’ya ilişkin kazı notları ve hatıralarından alıntılarla oluşturulan senaryoda, bu süreçte hem onun anılarına hem de bu anıların belgelerle ne ölçüde örtüştüğüne odaklandıklarını vurguladı. Söyleşide, Troya hazinelerinin Osmanlı topraklarından kaçırılma süreci, eserlerin Almanya ve ardından Rusya’ya geçişi, arkeolojik kazılarda yapılan tahribatlar ve dönemin uluslararası politik dengeleri detaylı biçimde konuşuldu. Ağırbaş, Schliemann’ın eserleri kaçırırken eşinin eteğine sakladığı yönündeki iddiayı belgelerle çürüttüklerini, bu tür anlatıların çoğunlukla Schliemann’ın hatıralarına dayandığını, ancak Osmanlı belgeleriyle bunların örtüşmediğini ifade etti. Ağırbaş, belgeselin üretim sürecinde bağımsız bir yapıma yöneldiklerini, Kültür ve Turizm Bakanlığı ile Nurol Grubu’ndan destek aldıklarını, filmin TRT 2’de yayınlandığını aktardı. Sponsor bulma süreçlerinde yaşadığı zorlukları ve bağımsız yapımcılığın getirdiği mücadeleleri de paylaşan Ağırbaş, projeye olan inancın bu süreçte belirleyici olduğunun altını çizdi. Yönetmenlik kariyerine dair de konuşan Ağırbaş, kadın yönetmen olarak sektörde karşılaştığı zorlukları uzun yıllar asistanlık yaparak edindiği deneyimlerle nasıl aştığını ve set ortamının kendisi için ne kadar vazgeçilmez olduğunu anlattı. Kurgu sürecinin yönetmenlikteki yerinin önemine dikkat çekerek, ses ve müziğin belgeseldeki gücünü vurguladı. Ağırbaş, yönetmenin kurguda aktif olması gerektiğini belirtti. Belgeselin türü açısından döküdrama yapısını tercih ettiğini söyleyen Ağırbaş, dramayla belgeselin birleştiği bu yapının hem izleyiciyi duygusal olarak yakaladığını hem de tarihsel gerçekleri güçlü bir şekilde aktarabildiğini ifade etti. Belgeselin görsel tarafında ise, Troya antik kentinin günümüzdeki haliyle yetinmeyi tercih ettiklerini, animasyonla antik kenti yeniden canlandırmak yerine, Schliemann’ın hikâyesine odaklandıklarını açıkladı. Etkinlikte ayrıca öğrencilerden gelen sorularla birlikte Schliemann’a 1890’da tekrar kazı izni verilmesi, Osmanlı’nın bu süreçteki diplomatik zaafları, Almanya’dan sonra Rusya’ya geçen hazinelerin akıbeti gibi tarihî sorulara da yer verildi. Ağırbaş, günümüzdeki kazıların artık Türk arkeologlar tarafından sürdürüldüğünü ve Troya’daki çalışmalarda büyük ilerlemeler kaydedildiğini aktardı. Genç sinemacılara önerilerde bulunan Ağırbaş, bir fikre inanmanın, onu içselleştirmenin ve anlatma tutkusunun belgesel üretiminde temel unsur olduğunu ifade etti. Yoğun katılımla gerçekleşen söyleşi, katılımcılar tarafından büyük ilgiyle takip edildi. Belgesel sinemanın kültürel mirasın korunmasındaki gücünü ve etkisini ortaya koyan bu etkinlik, İKÇÜ Film Festivali’nin dikkat çeken oturumlarından biri olarak kayda geçti.