İzmir Kâtip Çelebi Üniversitesi (İKÇÜ), 15 Temmuz hain darbe girişiminin sekizinci yıl dönümünde FETÖ ihanetini eğitim, din ve medya bağlamında ele alan panele ev sahipliği yaptı “15 Temmuz Demokrasi ve Milli Birlik Günü” etkinlikleri kapsamında İKÇÜ Prof. Dr. Fuat Sezgin Konferans Salonunda Rektör Prof. Dr. Saffet Köse moderatörlüğünde gerçekleşen İhanetin Anatomisi: Eğitim, Din ve Medya Bağlamında FETÖ” başlıklı panelde Türkiye Bilimler Akademisi (TÜBA) Başkanı Prof. Dr. Muzaffer Şeker, İKÇÜ Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Yasin Bulduklu ve İKÇÜ Sürekli Eğitim Uygulama ve Araştırma Merkezi Müdürü Doç. Dr. Bekir Emiroğlu konuşmacı olarak yer aldı.  FETÖ ihanetini enine boyuna ortaya koymak için düzenlenen paneli Rektör Yardımcıları Prof. Dr. Muhsin Akbaş ve Prof. Dr. Süleyman Akbulut, Genel Sekreter Yardımcısı Muhammed Enes Uzun, yerel yönetim temsilcileri, protokol üyeleri, akademik ve idari personel ile çok sayıda katılımcı izledi. Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk ile 15 Temmuz kahramanlarının ve tüm şehitlerin anısına saygı duruşuyla başlayan program, İstiklal Marşı’nın okunması ve hain darbe girişiminde yaşananları yeniden hatırlatmak ve unutturmamak için hazırlanan sinevizyon gösterimi ile devam etti.  FETÖ, Türkiye’nin Akademik İtibarını Zedeledi TÜBA Başkanı Prof. Dr. Muzaffer Şeker, örgütün Fethullah Gülen tarafından uluslararası destekle kurulan ve yıllar içinde özellikle eğitim, iş dünyası, medya ve kamu kurumlarında geniş ağ oluşturan bir yapı olduğunu hatırlattı ve kendi ideolojisini yaymak, etkisini artırmak üzere çeşitli alanlarda faaliyet gösterdiğini söyledi. FETÖ’nün Türk akademisine maliyeti kapsamında 15 üniversite ve 1.125 öğrenci yurdunun kapatıldığını ve bu yurtlardaki öğrencilerin diğer devlet yurtlarına yönlendirildiğini belirtti. FETÖ ile ilişkisi olan akademik personelin temizlenmesi hedefiyle yapılan operasyonlar sonucu, 15 Temmuz sonrası 7 bin 257 akademisyen ve idari personelin kamu görevinden ihraç edildiği bilgisini veren Prof. Dr. Şeker, kapatılan üniversitelerde okuyan yaklaşık 60.000 öğrencinin diğer üniversitelere nakledildiğini ve bu süreçte öğrencilerin eğitim hayatında kesintiler ve adaptasyon sorunları yaşandığını belirtti. Prof. Dr. Şeker, FETÖ’nün üniversitelerdeki etkisinin akademik özgürlüğün zedelenmesine ve bilimsel araştırmaların manipüle edilmesine neden olduğunun altını çizerek, bu durumun, uzun vadede Türkiye’nin akademik itibarını zedelediğini ve bilimsel ilerlemesine engel olduğunu dile getirdi. FETÖ’nün kariyer ve kadrolaşma stratejisini de detaylarıyla anlatan Prof. Dr. Şeker, örgütün yurt içi ve yurt dışı faaliyetleri kapsamındaki çalışmalarından bahsetti ve tüm bu sürece destek olan uluslararası ilişkiler ağı üzerinde durdu.  Başkan Prof. Dr. Şeker şöyle devam etti: “FETÖ, eğitim kurumları, ticari faaliyetler, bağışlar ve medya aracılığıyla geniş bir finansal ağ kurmuş, bu kaynakları kara para aklama yöntemleriyle yasal görünüme kavuşturmuştur. Sivil Toplum Kuruluşları, Medya, Basın Yayın Faaliyetleri, Türkçe Olimpiyatları gibi etkinlikler, örgütün kamuoyunda olumlu bir imaj yaratmasına, uluslararası alanda meşruiyet kazanmasına ve finansal gücünü artırmasına hizmet etmiştir. Bu stratejiler sayesinde FETÖ, geniş bir etki alanı oluşturmuş ve faaliyetlerini sürdürmüştür. Bu yapının deşifre edilmesi ve etkisiz hale getirilmesi, uzun vadeli ve kapsamlı bir mücadele gerektirmektedir. Gelecekte benzer yapılarla karşılaşmamak için dikkatli ve bilinçli olmak, eğitim ve hukuk sistemlerini güçlendirmek kritik öneme sahiptir” dedi. Aziz Milletimiz Oyunu Bozdu Panelin açılış konuşmasında, 15 Temmuz hain darbe girişiminin sekizinci yıl dönümünde, kalkışma sırasında canlarını feda eden 251 şehidi ve kendilerini siper ederek gazi olan vatandaşları rahmet, minnet ve şükranla anan Rektör Prof. Dr. Saffet Köse, yaşananların bir daha tekrarlanmaması adına, darbe girişimini anlama ve anlamlandırmanın gerekliliğine ve önemine dikkat çekti. Prof. Dr. Saffet Köse, “Sayın Cumhurbaşkanımızın da isabetle belirttiği gibi, egemen sömürgeci güçlerin yeni stratejileri içerisinde, etnik yapılar ve dini gruplar üzerinden ülkeleri dizayn edip sömürmek gibi yaklaşımlar var. Laboratuvarlarda ürettikleri marjinal gruplar ve terör örgütleriyle bizim gibi ülkelerin iç düzenlerini bozmaya; fitne, fesat çıkarmaya gayret ediyorlar ve birçok yerde de bunu başardılar. Çevremizdeki ülkelere baktığımızda, etnik yapılar ve dini gruplar üzerinden ortaya çıkardıkları problemleri çözmek neredeyse mümkün olmayacak noktaya geldi ve birçok ülke parçalandı. Bizde de FETÖ terör örgütüyle bunu denediler. Ülkemizde başarılı olamadılar, çünkü Türkiye’de İmam Hatip Liseleri, İlahiyat Fakülteleri ve Diyanet İşleri Başkanlığı gibi sağlıklı, güçlü ve tutarlı bir din eğitimi veren ve böyle bir anlayışı savunan kurumlar var. O yüzden bu kurumlar ayakta olduğu sürece, yer altında din üzerinden faaliyet gösteren gruplar kendilerine militan yetiştiremeyecekler.  Bir ilahiyatçı olarak bundan duyduğum memnuniyeti ifade etmek istiyorum” ifadelerini kullandı. İnsanları inandırdıktan sonra, onlara her şeyin yaptırılabileceğini dile getiren Prof. Dr. Saffet Köse, FETÖ gibi sapkın dini inanışlara sahip terör örgütlerinin de menfur faaliyetlerini, dini inancın bu yönünü istismar ederek gerçekleştirdiklerini vurguladı. Yapılan araştırmaların, FETÖ’nün klasik sosyoloji teorileri ile ifade edilemeyecek tarzda çoklu bir yapıya sahip olduğunu ve bu yapıyı yabancı istihbarat örgütlerinin bir bütün halinde oluşturduklarını gösterdiğini aktaran Prof. Dr. Saffet Köse, “Çok büyük bir oyunla karşı karşıya kaldık ama bu aziz millet oyunu bozarak, Allah’ın izni ve yardımıyla üstesinden gelmeyi başardı” dedi.  Üç Adımda FETÖ’nün Medya Stratejisi “FETÖ’nün Medya Stratejisi ve 15 Temmuz Gecesi Uluslararası Medya” başlıklı konuşmasında, 15 Temmuz hain darbe girişimine giden yolda, FETÖ’nün ilk günden itibaren halka ulaşmaya ve halkı arkasına almaya dönük bir strateji geliştirdiğini dile getiren Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Yasin Bulduklu, “FETÖ elebaşının vaiz olarak ortaya çıktığı 1960’lı yıllardan itibaren, halka ulaşabilecekleri her türlü platformu kullandılar. Temel felsefelerinin takiyye olduğunu düşünürsek, dönemin hangi araçları yaygın ve kitle tarafından takip ediliyorsa, o aracı aldıklarını ve sonuna kadar kullandıklarını söylemek mümkün” dedi. FETÖ’nün medya stratejisini üç adımda tanımlayan Prof. Dr. Bulduklu, “duygu istismarı” olarak adlandırdığı birinci dönemde örgütün sistemli bir biçimde insanların duygularına hitap ederek, iletilerini kitle iletişim medyasında yaymaya başladığını; “sistemli propaganda” olarak adlandırdığı ikinci dönemde kitle iletişim araçlarını ellerine aldıklarını; “itibarsızlaştırma, konumlandırma, yer değiştirme” olarak adlandırdığı üçüncü dönemde ise belli yapıları yerinden edecek bir mantıkla medyayı yönetmeye başladıklarını anlattı. Örgütün, 1979 yılında Sızıntı Dergisi’ni çıkarmaya başlamasından, 1987 yılında Zaman Gazetesi’ni ele geçirme sürecine ve 2016 yılında kapatılmalarına kadar radyo, TV, gazete, haber ajansı ve yeni medya araçları da dahil 132 medya organıyla hedefe doğru ilerlediğini örneklerle açıklayan Prof. Dr. Bulduklu, dinle duygu istismarı ile başlayan sürecin 15 Temmuz hain darbe girişimine doğru sistemli bir şekilde kurgulandığını ifade etti. TV dizileri ve Türkçe olimpiyatlarıyla sempatizan kazanan, zaman içerisinde güce bağlı kadroları ele geçiren ve büyük bir yapıya dönüşen örgütün adliye, mülkiye, ilmiye sınıflarının katalizörünün medya olduğunu keşfettiğini belirten Prof. Dr. Bulduklu, 2014’ten itibaren Mit Tırları Davası ile başlayan süreçten sonra ise kendi kamuoyuna güven karşı tarafa da “biz geliyoruz” algısı yaratmaya ve korku oluşturmaya yönelik bir politika izlediklerini, medyanın yarattığı güç sarhoşluğu ile de kendi askerine silah doğrultacak kadar aymazlaştıklarını söyledi.  FETÖ: Batının Truva Atı İKÇÜ Sürekli Eğitim Uygulama ve Araştırma Merkezi Müdürü ve İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Bekir Emiroğlu, “Örgütlü Din İstismarı ve FETÖ’nün Din Ticareti” başlıklı konuşmasında, FETÖ gibi din istismarından doğan karanlık yapıları ortaya çıkaran tarihsel sürece dikkat çekti. Dünya tarihinin son iki yüzyılına damgasını vuran iki dünya savaşı ve sömürgeleştirme faaliyetlerinin ağırlıklı olarak İslam coğrafyasında meydana geldiğini dile getiren Doç. Dr. Emiroğlu, bu faaliyetlerin düzensizliği, kaos ortamını ve otorite boşluklarını doğurduğunu; bu boşluklardan yararlanarak ortaya çıkan El Kaide, Boko Haram, El Şabab ve FETÖ gibi terör örgütlerinin de sömürgeciliğin devamı için İslam coğrafyasını terörize etmede Batının Truva atları olarak kullanıldığını vurguladı. Terörize faaliyetlerin varlık bulmasında ve kendisine alanlar açmasında din faktörünün önemine vurgu yapan Doç. Dr. Emiroğlu, kitleleri harekete geçirme, yönlendirme, manipüle etme ve bunun üzerinden birtakım fırsatlar elde etmede, egemen güçler açısından dinin çok önemli bir fonksiyonu icra ettiğini belirtti. Grup üyelerini bir arada tutmak ve sorgusuz sualsiz bir bağlılık oluşturmada sosyal psikolojinin önemli argümanlarına başvuran FETÖ’nün, insanların kimliğini ipotek altına alan dini bir yapılanma olduğunu ifade eden Doç. Dr. Emiroğlu, bu anlayışın sonucunun uzun vadede 15 Temmuz gecesi sorgusuz sualsiz emirlere itaat eden örgüt üyelerinin tutumlarında görülebildiğini söyledi. FETÖ gibi grupların Bâtıni bir karakter taşıdığını ifade eden Doç. Dr. Emiroğlu, İslam tarihinde de görülen bu tarz yapıların, dinin muhkem kaynakları olan ayetler ve hadislerin dinin kabuğunu oluşturduğuna, dinin batıni ve iç anlamını bilmenin ise seçkin bir zümre olarak kendilerine düştüğüne inandıklarını söyledi. Doç. Dr. Emiroğlu, FETÖ’nün kendi eylemlerini gerekçelendirmek için dini esas ve hükümleri çarpıtarak ilahi buyrukları ve insanları istismar ettiğini kaydetti. İhanetin Anatomisi: Eğitim, Din ve Medya Bağlamında FETÖ” paneli, teşekkür belgesi takdimi ve toplu fotoğraf çekimi ile son buldu.

  İzmir Kâtip Çelebi Üniversitesi (İKÇÜ) Sosyal ve Beşeri Bilimler Fakültesi Medya ve İletişim Bölüm Başkanı Prof. Dr. Cenk Demirkıran, Yalova Belgesel Film Festivali jüri ekibinde yer aldı Yalova Valiliği, Yalova Üniversitesi ve Yalova’daki diğer yerel dinamiklerin ortaklaşa düzenlediği ve 23-26 Ekim 2024 tarihleri arasında gerçekleşecek olan Yalova Film Festivali’nin jüri ekibi belli oldu.  İzmir Kâtip Çelebi Üniversitesi (İKÇÜ) Sosyal ve Beşeri Bilimler Fakültesi Medya ve İletişim Bölüm Başkanı Prof. Dr. Cenk Demirkıran, üç kategoride düzenlenen festivalin Yalova Kültürel Miras ve Tanıtım kategorisi jüri ekibinde yer aldı.  Yalova’nın kültürel ve sanatsal yaşamını canlandırmak ve şehrin kültürel ve tarihi zenginliklerini sinema aracılığıyla daha geniş kitlelere tanıtmak amacıyla ilk kez düzenlenen Yalova Belgesel Film Festivali’nde, Kısa Metraj Belgesel, Uzun Metraj Belgesel ve Yalova Kültürel Miras ve Tanıtım kategorilerinde 26 finalist eser büyük ödül için yarışacak. 

  İzmir Kâtip Çelebi Üniversitesi (İKÇÜ) Sosyal ve Beşeri Bilimler Fakültesi Medya ve İletişim Bölümü “Prodüksiyon Tasarımı” atölyesi kapsamında Yapım Koordinatörü Çağrı Şimşek’i ağırladı İzmir Kâtip Çelebi Üniversitesi (İKÇÜ) Sosyal ve Beşeri Bilimler Fakültesi Medya ve İletişim Bölüm Başkanı Prof. Dr. Cenk Demirkıran’ın da katıldığı organizasyon İKÇÜ Medya ve İletişim Çalışmaları Uygulama ve Araştırma Merkezi Cep Sinemasında gerçekleşti. 15 yıllık yapım koordinatörlüğü deneyimine sahip olan Çağrı Şimşek, sektöre dair tecrübelerini “Prodüksiyon Tasarımı” atölyesi kapsamında Medya ve İletişim Bölümü öğrencileriyle paylaştı.   Film, dizi ve reklam gibi içeriklerin yapım aşamasını yöneten; çekim sürecini hem finansal hem teknik, bazen de içerik anlamında yöneten yapım koordinatörünün çalışma şartlarından ve mesleğin gerektirdiği niteliklerden bahseden Şimşek, İKÇÜ’lü öğrencilere TV ve sinema alanında yetenekleri ve yatkınlıkları ne yöndeyse o tarafa yönelmelerini tavsiye etti.  İnteraktif bir biçimde gerçekleşen atölyede, ulusal ve uluslararası anlamda birçok ödüllü kısa filme ve belgesele imza atan, Türkiye genelinde düzenlenen üst düzey film ve belgesel yarışmalarında jüri üyeliği yapan Medya ve İletişim Bölüm Başkanı Prof. Dr. Cenk Demirkıran da prodüksiyon tasarımına dair tecrübelerini öğrencilere aktardı. 

  İzmir Kâtip Çelebi Üniversitesi (İKÇÜ) Sosyal ve Beşeri Bilimler Fakültesi Medya ve İletişim Bölümünün düzenlediği Film Gösterimi ve Söyleşi etkinliğinde “Yeşilin Tonu” belgeseli gösterildi   İKÇÜ Medya Merkezi Cep Sineması’nda düzenlenen Film Gösterimi ve Söyleşi etkinliğinde, birçok üniversitede gösterimi yapılan  “Yeşilin Tonu” belgeselinin yönetmeni Beykoz Üniversitesi Dr. Öğr. Üyesi Emre Ahmet Seçmen ağırlandı. Ordu’nun Mesudiye ilçesine bağlı Yeşilce ve Yeşilyurt beldelerini tarihsel ve sosyolojik açıdan ele alan “Yeşilin Tonu” belgesel filminin gösterimi ile başlayan etkinlik, moderatörlüğünü İKÇÜ SBBF Medya ve İletişim Bölümü Görsel İletişim ve Tasarımı Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Cenk Demirkıran’ın yaptığı, Dr. Öğr. Üyesi Emre Ahmet Seçmen’in konuşmacı olduğu söyleşi ile devam etti.    “Yeşilin Tonu” belgeselinin yönetmeni ve önceki yıllardan öğrencisi olan Dr. Öğr. Üyesi Emre Ahmet Seçmen’in başarısından dolayı gururlu ve mutlu olduğunu dile getiren İKÇÜ SBBF Medya ve İletişim Bölümü Görsel İletişim ve Tasarımı Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Cenk Demirkıran, “Büyük emekler vererek çıktığı bu yolda başarılar elde etmesi, hocası olarak beni mutlu ediyor. Umarım tüm öğrencilerimiz emeklerinin karşılığını bu şekilde alırlar” dedi.    Dr. Öğr. Üyesi Emre Ahmet Seçmen ise, üçüncü filmi olan “Yeşilin Tonu”nun yalnızca kurgusunun 130 saat sürdüğünü ve filme büyük bir emek verildiğini anlattı. 10 üniversitede gösterimi yapılan belgeselin bir araştırma projesi olarak yazılıp fınanse edildiğini söyleyen Dr. Öğr. Üyesi Seçmen, “Belgesel ekibi tamamen öğrencilerimden oluşuyor. Buradaki hedefimiz, amatör bir ruhla, olabilecek en iyi projeyi çıkartmaktı. Biri yaptığımız belgeseli üniversitelerde, film festivallerinde göstermek, diğeri ise dijital platformlarda yer almasını sağlamak olmak üzere iki temel amacımız vardı. Amaçlarımızı gerçekleştirdiğimiz için çok mutluyuz” diye konuştu. Dr. Öğr. Üyesi Seçmen, Ordu’nun Mesudiye ilçesine bağlı Yeşilce ve Yeşilyurt beldelerini tarihsel ve sosyolojik açıdan ele alan ve beldelerin mimarisini, coğrafi güzelliklerini ve misafirperverliğini gözler önüne seren “Yeşilin Tonu” belgeselinin konusu, yapım süreci ve bu süreçte karşılaştıkları zorluklar hakkında da bilgi verdi.   Erkinlik, öğrencilerden gelen soruların yanıtlanmasının ardından sona erdi.

  İzmir Kâtip Çelebi Üniversitesi (İKÇÜ), Ekonomi Muhabirleri Derneği’nin (EMD) Avrupa Birliği ve Türkiye Gazeteciler Cemiyeti desteğiyle hayata geçen EMD Medya Okulu Anadolu’da projesinin İzmir ayağına ev sahipliği yaptı   Gazeteci adayları ve gençleri ekonomi ve finans alanında bilinçlendirerek sektöre katkıda bulunmayı hedefleyen EMD Medya Okulu Anadolu’da projesi kapsamında ekonomi basının duayen gazetecileri ile İKÇÜ’lü genç iletişimcileri buluşturan etkinlik İKÇÜ SBBF Medya ve İletişim Bölüm Başkanı Prof. Dr. Cenk Demirkıran ile Ekonomi Muhabirleri Derneği Genel Başkan Yardımcısı Ahmet Kıvanç’ın açılış konuşmalarıyla başladı.    İzmir Kâtip Çelebi Üniversitesi (İKÇÜ) Sosyal ve Beşeri Bilimler Fakültesi Medya ve İletişim Bölümü ev sahipliğinde Prof. Dr. Fuat Sezgin Konferans Salonunda gerçekleşen etkinliğe Sosyal ve Beşeri Bilimler Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Şaban Doğan ile akademisyenler ve çok sayıda öğrenci katıldı.   Açılış konuşmalarının ardından Ekonomi Muhabirleri Derneği (EMD) İzmir Şubesi Başkanı Murat Demircan’ın moderatörlüğünü yaptığı panel gerçekleşti. Panelde, Türkiye Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Vahap Munyar, Nasıl Bir Ekonomi Gazetesi Yazarı Alaattin Aktaş, TRT Radyo1 Ekonomi Günlüğü Programı Yapımcısı Ahmet Falih Akıcı, Ticaret Gazetesi Sorumlu Yazı İşleri Müdürü Seda Gök ve Anadolu Ajansı Başmuhabiri Tolga Albay İKÇÜ’lü genç iletişimcilere deneyimlerini aktardılar.   İlk Ekonomi Gazetesi İzmir’de   Ekonomi muhabirliğinin, uzmanlaşma odaklı alan gazeteciliğinin en önemlileri arasında yer aldığını belirten Medya ve İletişim Bölüm Başkanı Prof. Dr. Cenk Demirkıran, “Gazetecilerin belirli ölçülerde her konuya hakim olması gerekiyor ama eğer ekonomi muhabiri olmak istiyorsanız, bu konuda uzman olmanız lazım” dedi. Medya ve İletişim Bölümünde öğrencilere gazetecilik, radyo, TV ve sinema alanlarında eğitim verildiğini aktaran Prof. Dr. Demirkıran, her alanın ekonomiye bakışının farklı olduğunu dile getirdi ve Türkiye’deki ilk ekonomi gazetesi olan Le Smyrneen’in 1824 yılında Fransızca olarak İzmir’de yayınlandığını hatırlatarak Türk ekonomi basını açısından İzmir’in öneminden söz etti. Prof. Dr. Demirkıran, Ekonomi Muhabirleri Derneği (EMD) yöneticilerine teşekkür ederek programın başarılı geçmesini temenni etti.    EMD Mesleki Etik Kurallarını Uygulamaya Koyan İlk Örgütlerden   Ekonomi Muhabirleri Derneği Genel Başkan Yardımcısı Ahmet Kıvanç ise derneğin Türkiye’de mesleki etik kurallarını belirleyerek uygulamaya koyan ilk meslek örgütlerinden olduğunu vurguladı. İzmir’in Tür basın tarihinde özel bir yer tuttuğunu ifade eden Kıvanç, “Gazeteci Hasan Tahsin’in İzmir’in işgalinde direnişi başlatan ilk kişi olması tesadüf değildir. Ekonomi basınının duayenlerinden ve Ekonomi Muhabirleri Derneği’nin kurucularından Özden Alpdağ da İzmirli bir gazeteciydi” dedi. Kıvanç, etkinliğin düzenlenmesinde emeği geçenlere teşekkür ederek sözlerini noktaladı.  Etkinlik açılış konuşmalarının ardından panelist oturumlarıyla devam etti.    46 Yıllık Deneyim   Duayen gazetecilerden Türkiye Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Vahap Munyar, kariyer sürecinden bahsederek 46 yıllık mesleki yaşamına dair deneyimlerini İKÇÜ’lü genç iletişimcilere aktardı. Gazeteciliğin keyifli bir meslek olduğunu vurgulayan Munyar, “Gazetecilik yapacaksanız eğer, tüm zorluklara ve engellere rağmen sabırla çalışmanız gerekiyor. Öğrenciyken işe başlamak her zaman en iyisidir. Ekonomi muhabirliğini ısrarla yapmanız ise sizin her zaman aranan gazeteci olarak mesleğe devam etmenizi sağlayacaktır. Bir ekonomi muhabiri kolay kolay boşta kalmaz” dedi.  Gazetecilik İnsan Biriktirme Sanatıdır   Ekonomi muhabirliğinin diğer alanlara göre farklılıklarından bahseden Nasıl Bir Ekonomi Gazetesi Yazarı Alaattin Aktaş, gazetecilikle ilgili genel bir çerçeve çizerek “Gazeteciliğin en temel kuralı her duyduğuna inanmamaktır” dedi. Aktaş, gazetecilikte etkili iletişim kurmanın ve ilişkilerin öneminden söz ederken “Gazetecilik insan biriktirme sanatıdır. İnsanlarla iletişiminiz iyi değilse, iyi bir gazeteci olamazsınız” ifadelerini kullandı.    İhtisaslaşma Daha da Önem Kazanacak   “Bir gazeteci iyi not almak zorundadır” diyen Ticaret Gazetesi Sorumlu Yazı İşleri Müdürü Seda Gök, günümüz koşullarında hızlı bir değişim sürecinin yaşandığından bahsetti ve gazetecilik pratikleri açısından yeniliklere uyum sağlamanın gerekliliğini vurguladı. İhtisaslaşma modelinin önümüzdeki günlerde daha da önem kazanacağını dile getiren Gök, gazetecilikte haber kaynaklarıyla görüşmeden önce hazırlık yapma sürecinin ve zaman yönetiminin önemini hatırlattı. Gök, İKÇÜ’lü genç iletişimcilere, öğrencilik dönemlerinde sahada sıcak gazetecilik odaklı çalışmaya başlamalarını tavsiye etti.    Öğrenciler Değil; Televizyoncu, Radyocu ve Gazeteci Adaylarını Görüyorum   Radyoculuğun Türkiye’deki tarihini anlatan TRT Radyo1 Ekonomi Günlüğü Programı Yapımcısı Ahmet Falih Akıcı, radyo haberciliğinin habercilik pratikleri açısından en hızlı yayın organı olduğunu söyledi. İKÇÜ’lü gençlere derslerle yetinmemeleri gerektiğini ve öğrenci psikolojisinden çıkmalarını tavsiye eden Akıcı, “ben karşımda öğrenciler değil; televizyoncu, radyocu ve gazeteci adaylarını görüyorum” dedi.    Temel Gazetecilik Pratikleri Her Zaman Yaşayacak   Anadolu Ajansı Başmuhabiri Tolga Albay, ekonomi muhabirliğinin niteliklerinden bahsetti ve bu alanda çalışan gazetecinin analitik düşünme yetisi kazandığını, mesleklerinin gerekliliği olarak veri yığınlarıyla çalışan ekonomi muhabirlerinin diğer alan muhabirlerine göre birbirlerine daha yakın ve dayanışma içerisinde olduklarını söyledi. Gazetecilik mesleğinin bittiğine dair söylemlerin her devirde üretildiğini belirten Albay, gazeteciliğin yalnızca kılık değiştirdiğini vurgularken “Sizler dijital teknolojiye hakim olan birer içerik uzmanı olacaksınız. 5N1K, teyit alma, alana hakim olma gibi temel gazetecilik pratikleri her zaman yaşayacak. Koşullar ne olursa olsun kendini iyi yetiştiren insanlar sivrilecek” diye konuştu. 

İzmir Kâtip Çelebi Üniversitesi (İKÇÜ) Sosyal ve Beşeri Bilimler Fakültesi Medya ve İletişim Bölümü Görsel İletişim ve Tasarım Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Cenk Demirkıran 14. Uluslararası TRT Belgesel Ödülleri Yarışmasında görev aldı İzmir Kâtip Çelebi Üniversitesi (İKÇÜ) Medya ve İletişim Bölümü Görsel İletişim ve Tasarım Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Cenk Demirkıran, T.C Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından desteklenen TRT 14. Uluslararası Belgesel Ödülleri Yarışması’nda jüri üyesi, proje sunum koçu ve panelist olarak yer aldı. Ulusal ve uluslararası kategorilerde verilen ödüllerle belgeselciliği desteklemeyi ve yaygınlaştırmayı amaçlayan, bu yıl “Köklü İzler Güçlü Hikayeler” temasıyla düzenlenen TRT Uluslararası Belgesel Ödülleri Yarışması’nda “Ulusal Öğrenci Filmleri” kategorisinde jüri üyeliği yapan Prof. Dr. Demirkıran, “Belgeselin ABC’si Fotoğraftan Sinemaya Görsel Anlatı” başlıklı panelde ise konuşmacı olarak yer aldı. Prof. Dr. Demirkıran konuşmasında; sinemanın doğuşu, ilk belge filmler, ilk belgesel filmler ve Türkiye’de belgesel sinemanın tarihiyle ilgili bilgiler aktardı.  Yarışma kapsamında “Proje Destek Yarışması” finalistleri için proje sunum koçluğu da yapan Prof. Dr. Demirkıran herkesin katılımına açık olan atölyede, belgesel projesi için fon arama aşamasında sunum hazırlama ve sunum yapma konularında teknik bilgiler verdi.

  İzmir Kâtip Çelebi Üniversitesi (İKÇÜ) Sosyal ve Beşeri Bilimler Fakültesi Medya ve İletişim Bölümü Görsel İletişim ve Tasarım Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Cenk Demirkıran, Türk Belgesel Sinemasının ilk kurumu olan İstanbul Üniversitesi Film Merkezi hakkında düzenlenen söyleşinin konuğu oldu   İzmir Kâtip Çelebi Üniversitesi (İKÇÜ) SBBF Medya ve İletişim Bölümü Görsel İletişim ve Tasarım Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Cenk Demirkıran, “Türk Belgesel Sinemasının İlk Kurumu: İstanbul Üniversitesi Film Merkezi” başlıklı söyleşide, 1954’te Mazhar Şevket İpşiroğlu ve Sabahattin Eyüboğlu’nun önderliğinde kurulan ve Türkiye’de düzenli olarak belgesel film üreten ilk kurum olan İstanbul Üniversitesi Film Merkezi’nin kuruluş süreci hakkında bilgi verdi.   Türk Belgesel Sineması tarihinin bir dönemine damga vuran İstanbul Üniversitesi Film Merkezi tarafından üretilen filmler hakkında “Filmlerle Anadolu Destanı Yazmak” adlı bir kitabı da bulunan Prof. Dr. Demirkıran, kurumun ürettiği ilk belgesel olan ve yönetmenliğini Sabahattin Eyüboğlu ve Mazhar Şevket İpşiroğlu’nun yaptığı “Hitit Güneşi”nin çekim süreciyle ilgili ayrıntılı açıklamalarda bulundu. Belgesel çekmeyi, bunun için bir kurum kurmayı o dönem için “çılgın bir girişim” olarak nitelendiren Prof. Dr. Demirkıran o dönemin şartları uyarınca çekim esnasında yaşanan sorunlardan bahsederken, “O dönem Türk kameraman bulamıyorlar. Almanya’dan ve Avusturya’dan kameramanlar getiriliyor. Teknik aksaklıklar oluyor. O dönem para var, yetişmiş insan gücü yok. Aziz Albek filmlerde yabancı kameramanlara önce asistanlık yapıyor, Hitit Güneşi İpek Film Stüdyoları’nda kurgulanırken sürekli oraya gidip gözlemliyor. Film Merkezi’nde kameraman ve yönetmen olarak birçok filme imza atıyor. Ayrıca İlhan Arakon da bir filmde kameraman olarak görev alıyor” ifadelerini kullandı.   “Türk Belgesel Sineması için lokomotif görevi gören ve Anadolu kültür köklerini bir kültür sürekliliği ve bütünlüğü ile birleştirerek anlatan bu filmlerin amacı Sabahattin Eyuboğlu’nun ifadesiyle ‘sinema diliyle yurt ve dünya seyircilerine bir çeşit Anadolu destanı sunmak’tı” diyen Prof. Dr. Demirkıran, Türk belgeselciliğinin temelini atan İstanbul Üniversitesi Film Merkezi’nin derli toplu ve sistematik olarak belgesel üretim disiplinini yaratarak, o dönem Türkiye için adeta mucize olan bu girişimi bir gelenek haline getirdiğini ifade etti.   Film Merkezi’nin çekmiş olduğu bütün filmlerle ilgili bilgi veren Prof. Demirkıran, “Ben Asitavandas”ın aynı zamanda Türkiye’nin ilk açıkhava müzesini belgelediğini, “Karanlıkta Renkler”’in çekiminde ekibin Saklı Kilise’yi keşfettiğini ve bu keşfi belgelediklerini, Anadolu Yollarında filminin Anadolu’nun birçok yöresinde çekildiğini vurguladı. Prof. Demirkıran, “Bu miras, bu kültür bizim” diyerek Hitit Güneşi ve diğer belgesel filmlerin bir dönem üniversitelerde eğitim amaçlı yardımcı materyal olarak kullanıldığını da belirtti.   Katılımcılardan gelen soruların yanıtlanmasıyla devam eden söyleşi, Prof. Dr. Cenk Demirkıran’a plaket takdim edilmesiyle birlikte sona erdi.

  İzmir Kâtip Çelebi Üniversitesi (İKÇÜ) Sosyal ve Beşeri Bilimler Fakültesi Medya ve İletişim Bölüm Başkanı Prof. Dr. Cenk Demirkıran, 12. Boğaziçi Film Festivali Belgesel Jürisinde yer aldı T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı Sinema Genel Müdürlüğü’nün desteği, Turkcell ve Türk Hava Yolları’nın ana sponsorluğu, Anadolu Ajansı’nın Global İletişim Ortaklığı ve Türkmedya’nın ana medya sponsorluğu ile gerçekleşecek olan “12. Boğaziçi Film Festivali”nin Belgesel Jürisi belli oldu. İzmir Kâtip Çelebi Üniversitesi (İKÇÜ) Sosyal ve Beşeri Bilimler Fakültesi Medya ve İletişim Bölüm Başkanı Prof. Dr. Cenk Demirkıran, Boğaziçi Kültür Sanat Vakfı tarafından 18-25 Ekim tarihleri arasında gerçekleştirilecek olan 12. Boğaziçi Film Festivali’nde yarışan belgesel filmleri değerlendirecek jüri heyetinde yer aldı.  Türkiye’de ve dünyada etik, estetik ve teknik bütünlüğe sahip sinema filmlerinin gelişmesine katkı sağlanmasını, genç yapımcı ve yönetmenlerin yeni filmler üretmesine maddi ve manevi destekler oluşturulmasını, ülke sinemasının yurt içinde ve yurt dışında tanıtılmasını hedefleyen festivalin Belgesel kategorisinin diğer jüri üyeleri ise Yapımcı-Yönetmen Sevinç Yeşiltaş ve Underhillfest Sanat Yönetmeni Vuk Perovic oldu. 

  İzmir Kâtip Çelebi Üniversitesi (İKÇÜ) Sosyal ve Beşeri Bilimler Fakültesi Medya ve İletişim Bölümü, Yapımcı Şenol Erden’i öğrencilerle buluşturdu   Birçok dizi ve sinema filminin yapımcılığını üstlenen, medya sektöründe uzun yıllar yönetmenlik ve genel koordinatörlük gibi pozisyonlarda görev yapan Şenol Erden, İzmir Kâtip Çelebi Üniversitesi (İKÇÜ) Sosyal ve Beşeri Bilimler Fakültesi Medya ve İletişim Bölüm Başkanı Prof. Dr. Cenk Demirkıran’ın organize ettiği etkinlikte İKÇÜ’lü öğrencilerle bir araya geldi.  “Sinema-TV Sektörü Çalışma Prensipleri” konulu etkinlikte deneyimlerini aktaran Şenol Erden, sektöre prodüksiyon amiri olarak girdiğini; yapım koordinatörü, genel koordinatör ve yönetmen olarak birçok dizi, sinema ve reklam filminde görev yaptığını anlattı.  İnteraktif bir şekilde gerçekleşen etkinlikte, yer aldığı projelerden örnekler de sunan Erden, medya sektörünün çalışma koşullarından, setlerdeki görev dağılımından ve bu alanda teknolojik gelişmeleri takip etmenin öneminden söz etti. Sinema-TV sektöründeki tecrübelerini aktaran Sosyal ve Beşerî Bilimler Fakültesi Medya ve İletişim Bölüm Başkanı Prof. Dr. Cenk Demirkıran da, set ekibinin yönetim kademesinde yer alan görevlilerin ve çalışanların birbirleri ile ilişkisinin öneminden bahsetti ve “Yapımdaki diğer bileşenlerle belli bir çalışma disiplini içerisinde ve insani düzeyde bir ilişki kuramayanların sette barınması pek mümkün olmaz” dedi. 

  İzmir Kâtip Çelebi Üniversitesi (İKÇÜ) Sosyal ve Beşerî Bilimler Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Şaban Doğan, düzenlenen oryantasyon programında fakültenin yeni öğrencilerine seslendi İKÇÜ Sosyal ve Beşerî Bilimler Fakültesi tarafından düzenlenen oryantasyon programı kapsamında Dekan Prof. Dr. Şaban Doğan, fakültenin Bilgi ve Belge Yönetimi, Coğrafya, Felsefe, İngiliz Dili ve Edebiyatı, Medya ve İletişim, Psikoloji, Sosyoloji, Eğitim Bilimleri, Tarih, Türk Dili ve Edebiyatı ve Türk-İslam Arkeolojisi bölümlerine bu yıl giriş yapan öğrencilerle bir araya geldi.  Prof. Dr. Fuat Sezgin Konferans Salonunda düzenlenen programa Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. Mustafa Şahin, Sosyal ve Beşeri Bilimler Fakültesi Dekan Yardımcıları Doç. Dr. Ruhi Can Alkın ve Dr. Öğr. Üyesi Ceren Pilevneli Çubuk, bölüm başkanları, akademisyenler ve çok sayıda öğrenci katıldı.  Ailemize Hoş Geldiniz Sosyal ve Beşeri Bilimler Fakültesi ailesine yeni katılan öğrencilere seslenen Dekan Prof. Dr. Şaban Doğan, “Genç bir üniversite olmasına rağmen kısa zamanda başarılarıyla adından söz ettiren ve uluslararasılaşma yolunda önemli adımlar atan İzmir Kâtip Çelebi Üniversitesi’nin dinamik bir fakültesiyiz. Sosyal ve Beşeri Bilimler Fakültesi’ne bağlı her bir bölümümüz, nitelikli akademik kadroları ile ulusal ve uluslararası anlamda pek çok ciddi çalışmalar ve etkinlikler yapıyor. Öğrenmenin derslerle sınırlı olmadığını görmeniz açısından, bu etkinliklere ilgi göstermeniz son derece önemli. Ayrıca şahsımın, dekan yardımcılarımızın, bütün bölüm başkanlarımızın, danışman hocalarımızın kapılarının sizlere her daim sonuna kadar açık olduğunu ifade etmek isterim. Biz, sizler için varız, sizler için buradayız; önceliğimiz sizlersiniz. Ailemize hoş geldiniz” dedi. Ardından Sosyal ve Beşeri Bilimler Fakültesi Dekan Yardımcısı Doç. Dr. Ruhi Can Alkın, İKÇÜ’nün, Sosyal ve Beşeri Bilimler Fakültesi’nin ve bağlı bölümlerin işleyişi; bilimsel, sosyal, kültürel, sanatsal ve sportif olanakları hakkında bilgilendirici bir sunum yaptı.  Program, İKÇÜ Erasmus Koordinatörlüğü’nden Öğr. Gör. Cennet Kuman Kıssaboylu’nun, İKÇÜ’nün Erasmus Öğrenci Öğrenim ve Staj Hareketliliği şartları ve imkanları hakkında detaylı bilgiler vermesinin ardından sona erdi.