İKÇÜ’de Eğitim, Din ve Medya Bağlamında FETÖ İhaneti Ele Alındı
İzmir Kâtip Çelebi Üniversitesi (İKÇÜ), 15 Temmuz hain darbe girişiminin sekizinci yıl dönümünde FETÖ ihanetini eğitim, din ve medya bağlamında ele alan panele ev sahipliği yaptı
“15 Temmuz Demokrasi ve Milli Birlik Günü” etkinlikleri kapsamında İKÇÜ Prof. Dr. Fuat Sezgin Konferans Salonunda Rektör Prof. Dr. Saffet Köse moderatörlüğünde gerçekleşen İhanetin Anatomisi: Eğitim, Din ve Medya Bağlamında FETÖ” başlıklı panelde Türkiye Bilimler Akademisi (TÜBA) Başkanı Prof. Dr. Muzaffer Şeker, İKÇÜ Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Yasin Bulduklu ve İKÇÜ Sürekli Eğitim Uygulama ve Araştırma Merkezi Müdürü Doç. Dr. Bekir Emiroğlu konuşmacı olarak yer aldı.
FETÖ ihanetini enine boyuna ortaya koymak için düzenlenen paneli Rektör Yardımcıları Prof. Dr. Muhsin Akbaş ve Prof. Dr. Süleyman Akbulut, Genel Sekreter Yardımcısı Muhammed Enes Uzun, yerel yönetim temsilcileri, protokol üyeleri, akademik ve idari personel ile çok sayıda katılımcı izledi.
Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk ile 15 Temmuz kahramanlarının ve tüm şehitlerin anısına saygı duruşuyla başlayan program, İstiklal Marşı’nın okunması ve hain darbe girişiminde yaşananları yeniden hatırlatmak ve unutturmamak için hazırlanan sinevizyon gösterimi ile devam etti.
FETÖ, Türkiye’nin Akademik İtibarını Zedeledi
TÜBA Başkanı Prof. Dr. Muzaffer Şeker, örgütün Fethullah Gülen tarafından uluslararası destekle kurulan ve yıllar içinde özellikle eğitim, iş dünyası, medya ve kamu kurumlarında geniş ağ oluşturan bir yapı olduğunu hatırlattı ve kendi ideolojisini yaymak, etkisini artırmak üzere çeşitli alanlarda faaliyet gösterdiğini söyledi. FETÖ’nün Türk akademisine maliyeti kapsamında 15 üniversite ve 1.125 öğrenci yurdunun kapatıldığını ve bu yurtlardaki öğrencilerin diğer devlet yurtlarına yönlendirildiğini belirtti. FETÖ ile ilişkisi olan akademik personelin temizlenmesi hedefiyle yapılan operasyonlar sonucu, 15 Temmuz sonrası 7 bin 257 akademisyen ve idari personelin kamu görevinden ihraç edildiği bilgisini veren Prof. Dr. Şeker, kapatılan üniversitelerde okuyan yaklaşık 60.000 öğrencinin diğer üniversitelere nakledildiğini ve bu süreçte öğrencilerin eğitim hayatında kesintiler ve adaptasyon sorunları yaşandığını belirtti. Prof. Dr. Şeker, FETÖ’nün üniversitelerdeki etkisinin akademik özgürlüğün zedelenmesine ve bilimsel araştırmaların manipüle edilmesine neden olduğunun altını çizerek, bu durumun, uzun vadede Türkiye’nin akademik itibarını zedelediğini ve bilimsel ilerlemesine engel olduğunu dile getirdi. FETÖ’nün kariyer ve kadrolaşma stratejisini de detaylarıyla anlatan Prof. Dr. Şeker, örgütün yurt içi ve yurt dışı faaliyetleri kapsamındaki çalışmalarından bahsetti ve tüm bu sürece destek olan uluslararası ilişkiler ağı üzerinde durdu.
Başkan Prof. Dr. Şeker şöyle devam etti: “FETÖ, eğitim kurumları, ticari faaliyetler, bağışlar ve medya aracılığıyla geniş bir finansal ağ kurmuş, bu kaynakları kara para aklama yöntemleriyle yasal görünüme kavuşturmuştur. Sivil Toplum Kuruluşları, Medya, Basın Yayın Faaliyetleri, Türkçe Olimpiyatları gibi etkinlikler, örgütün kamuoyunda olumlu bir imaj yaratmasına, uluslararası alanda meşruiyet kazanmasına ve finansal gücünü artırmasına hizmet etmiştir. Bu stratejiler sayesinde FETÖ, geniş bir etki alanı oluşturmuş ve faaliyetlerini sürdürmüştür. Bu yapının deşifre edilmesi ve etkisiz hale getirilmesi, uzun vadeli ve kapsamlı bir mücadele gerektirmektedir. Gelecekte benzer yapılarla karşılaşmamak için dikkatli ve bilinçli olmak, eğitim ve hukuk sistemlerini güçlendirmek kritik öneme sahiptir” dedi.
Aziz Milletimiz Oyunu Bozdu
Panelin açılış konuşmasında, 15 Temmuz hain darbe girişiminin sekizinci yıl dönümünde, kalkışma sırasında canlarını feda eden 251 şehidi ve kendilerini siper ederek gazi olan vatandaşları rahmet, minnet ve şükranla anan Rektör Prof. Dr. Saffet Köse, yaşananların bir daha tekrarlanmaması adına, darbe girişimini anlama ve anlamlandırmanın gerekliliğine ve önemine dikkat çekti. Prof. Dr. Saffet Köse, “Sayın Cumhurbaşkanımızın da isabetle belirttiği gibi, egemen sömürgeci güçlerin yeni stratejileri içerisinde, etnik yapılar ve dini gruplar üzerinden ülkeleri dizayn edip sömürmek gibi yaklaşımlar var. Laboratuvarlarda ürettikleri marjinal gruplar ve terör örgütleriyle bizim gibi ülkelerin iç düzenlerini bozmaya; fitne, fesat çıkarmaya gayret ediyorlar ve birçok yerde de bunu başardılar. Çevremizdeki ülkelere baktığımızda, etnik yapılar ve dini gruplar üzerinden ortaya çıkardıkları problemleri çözmek neredeyse mümkün olmayacak noktaya geldi ve birçok ülke parçalandı. Bizde de FETÖ terör örgütüyle bunu denediler. Ülkemizde başarılı olamadılar, çünkü Türkiye’de İmam Hatip Liseleri, İlahiyat Fakülteleri ve Diyanet İşleri Başkanlığı gibi sağlıklı, güçlü ve tutarlı bir din eğitimi veren ve böyle bir anlayışı savunan kurumlar var. O yüzden bu kurumlar ayakta olduğu sürece, yer altında din üzerinden faaliyet gösteren gruplar kendilerine militan yetiştiremeyecekler. Bir ilahiyatçı olarak bundan duyduğum memnuniyeti ifade etmek istiyorum” ifadelerini kullandı. İnsanları inandırdıktan sonra, onlara her şeyin yaptırılabileceğini dile getiren Prof. Dr. Saffet Köse, FETÖ gibi sapkın dini inanışlara sahip terör örgütlerinin de menfur faaliyetlerini, dini inancın bu yönünü istismar ederek gerçekleştirdiklerini vurguladı. Yapılan araştırmaların, FETÖ’nün klasik sosyoloji teorileri ile ifade edilemeyecek tarzda çoklu bir yapıya sahip olduğunu ve bu yapıyı yabancı istihbarat örgütlerinin bir bütün halinde oluşturduklarını gösterdiğini aktaran Prof. Dr. Saffet Köse, “Çok büyük bir oyunla karşı karşıya kaldık ama bu aziz millet oyunu bozarak, Allah’ın izni ve yardımıyla üstesinden gelmeyi başardı” dedi.
Üç Adımda FETÖ’nün Medya Stratejisi
“FETÖ’nün Medya Stratejisi ve 15 Temmuz Gecesi Uluslararası Medya” başlıklı konuşmasında, 15 Temmuz hain darbe girişimine giden yolda, FETÖ’nün ilk günden itibaren halka ulaşmaya ve halkı arkasına almaya dönük bir strateji geliştirdiğini dile getiren Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Yasin Bulduklu, “FETÖ elebaşının vaiz olarak ortaya çıktığı 1960’lı yıllardan itibaren, halka ulaşabilecekleri her türlü platformu kullandılar. Temel felsefelerinin takiyye olduğunu düşünürsek, dönemin hangi araçları yaygın ve kitle tarafından takip ediliyorsa, o aracı aldıklarını ve sonuna kadar kullandıklarını söylemek mümkün” dedi. FETÖ’nün medya stratejisini üç adımda tanımlayan Prof. Dr. Bulduklu, “duygu istismarı” olarak adlandırdığı birinci dönemde örgütün sistemli bir biçimde insanların duygularına hitap ederek, iletilerini kitle iletişim medyasında yaymaya başladığını; “sistemli propaganda” olarak adlandırdığı ikinci dönemde kitle iletişim araçlarını ellerine aldıklarını; “itibarsızlaştırma, konumlandırma, yer değiştirme” olarak adlandırdığı üçüncü dönemde ise belli yapıları yerinden edecek bir mantıkla medyayı yönetmeye başladıklarını anlattı. Örgütün, 1979 yılında Sızıntı Dergisi’ni çıkarmaya başlamasından, 1987 yılında Zaman Gazetesi’ni ele geçirme sürecine ve 2016 yılında kapatılmalarına kadar radyo, TV, gazete, haber ajansı ve yeni medya araçları da dahil 132 medya organıyla hedefe doğru ilerlediğini örneklerle açıklayan Prof. Dr. Bulduklu, dinle duygu istismarı ile başlayan sürecin 15 Temmuz hain darbe girişimine doğru sistemli bir şekilde kurgulandığını ifade etti. TV dizileri ve Türkçe olimpiyatlarıyla sempatizan kazanan, zaman içerisinde güce bağlı kadroları ele geçiren ve büyük bir yapıya dönüşen örgütün adliye, mülkiye, ilmiye sınıflarının katalizörünün medya olduğunu keşfettiğini belirten Prof. Dr. Bulduklu, 2014’ten itibaren Mit Tırları Davası ile başlayan süreçten sonra ise kendi kamuoyuna güven karşı tarafa da “biz geliyoruz” algısı yaratmaya ve korku oluşturmaya yönelik bir politika izlediklerini, medyanın yarattığı güç sarhoşluğu ile de kendi askerine silah doğrultacak kadar aymazlaştıklarını söyledi.
FETÖ: Batının Truva Atı
İKÇÜ Sürekli Eğitim Uygulama ve Araştırma Merkezi Müdürü ve İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Bekir Emiroğlu, “Örgütlü Din İstismarı ve FETÖ’nün Din Ticareti” başlıklı konuşmasında, FETÖ gibi din istismarından doğan karanlık yapıları ortaya çıkaran tarihsel sürece dikkat çekti. Dünya tarihinin son iki yüzyılına damgasını vuran iki dünya savaşı ve sömürgeleştirme faaliyetlerinin ağırlıklı olarak İslam coğrafyasında meydana geldiğini dile getiren Doç. Dr. Emiroğlu, bu faaliyetlerin düzensizliği, kaos ortamını ve otorite boşluklarını doğurduğunu; bu boşluklardan yararlanarak ortaya çıkan El Kaide, Boko Haram, El Şabab ve FETÖ gibi terör örgütlerinin de sömürgeciliğin devamı için İslam coğrafyasını terörize etmede Batının Truva atları olarak kullanıldığını vurguladı. Terörize faaliyetlerin varlık bulmasında ve kendisine alanlar açmasında din faktörünün önemine vurgu yapan Doç. Dr. Emiroğlu, kitleleri harekete geçirme, yönlendirme, manipüle etme ve bunun üzerinden birtakım fırsatlar elde etmede, egemen güçler açısından dinin çok önemli bir fonksiyonu icra ettiğini belirtti. Grup üyelerini bir arada tutmak ve sorgusuz sualsiz bir bağlılık oluşturmada sosyal psikolojinin önemli argümanlarına başvuran FETÖ’nün, insanların kimliğini ipotek altına alan dini bir yapılanma olduğunu ifade eden Doç. Dr. Emiroğlu, bu anlayışın sonucunun uzun vadede 15 Temmuz gecesi sorgusuz sualsiz emirlere itaat eden örgüt üyelerinin tutumlarında görülebildiğini söyledi. FETÖ gibi grupların Bâtıni bir karakter taşıdığını ifade eden Doç. Dr. Emiroğlu, İslam tarihinde de görülen bu tarz yapıların, dinin muhkem kaynakları olan ayetler ve hadislerin dinin kabuğunu oluşturduğuna, dinin batıni ve iç anlamını bilmenin ise seçkin bir zümre olarak kendilerine düştüğüne inandıklarını söyledi. Doç. Dr. Emiroğlu, FETÖ’nün kendi eylemlerini gerekçelendirmek için dini esas ve hükümleri çarpıtarak ilahi buyrukları ve insanları istismar ettiğini kaydetti.
İhanetin Anatomisi: Eğitim, Din ve Medya Bağlamında FETÖ” paneli, teşekkür belgesi takdimi ve toplu fotoğraf çekimi ile son buldu.